Tempo Online
Toplum Politika Ekonomi Dünya Sağlık Kültür Yaşam Spor Astroloji
KÖŞE YAZARLARI
''Ayaklar başı yönetmeye kalkarsa, Kıyamet kopar'' - Recep Tayyip Erdoğan / Başbakan
Hak-Par Genel Başkanı Abdülmelik Fırat'ın Kürt sorununa ilişkin çözüm önerilerine bu yorum yapılıyor:
Şeyh Sait'in torunu da isyan bayrağını çekti

Hak-Par Genel Başkanı Abdülmelik Fırat:

  • Kurtuluş Savaşı öncesi Türklerle bir anlaşma yapıldı, ama Mustafa Kemal sözünü tutmadı
  • Şeyh Sait olayı, inkâra karşı verilen bir tepkidir
  • DEP-HADEP gibi partileri PKK kurdurttu
    Kürt sorunu ancak federalizmle çözülebilir
  • PKK’yı MİT kurdurttu, bu sayede Kürt sorununu bataklığa sapladı
  • Kemalist sistem var olduğu sürece, Kürt meselesi çözülemeyeceği gibi, Türkiye de AB’ye giremez
  • Türkiye’nin binlerce köyünden sadece biriydi Piran. Ancak, küçüklüğüne aldırış etmeden, genç Türkiye Cumhuriyeti’ne kafa tutmaya hazırlanıyordu. Piran Köyü, Bingöl’ün Ergani ilçesine bağlıydı. Tarih, 13 Şubat 1925’i gösteriyordu. Şeyh Sait ve arkadaşları ya da yandaşları, sonuçları bugün bile hâlâ tartışma konusu olan isyanı başlatmışlardı bu birkaç on hanelik köyden. Başkaldırı, Piran’dan genç Cumhuriyet’in Genç ilçesine, Muş’a, Çapakçur’a, Elazığ ve Palu’ya kadar yayıldı. Sonuçta, ordu isyanı bastırmakla görevlendirildi. Şeyh Sait ve arkadaşları yakalandı; yargılama sonucu 46 kişi idama, diğerleri ise kürek ve değişik hapis cezalarına çarptırıldı. Şeyh Sait ise 29 Haziran’da idam edildi.

    Bu başkaldırı, kimilerine göre İngiltere’nin kışkırtmalarıyla gerçekleştirilen bir Kürt isyanıydı. Kimilerine göre Kürt-İslam, kimilerine göreyse şeriat ayaklanmasıydı. Nedeni her ne olursa olsun, Şeyh Sait bir Kürt’tü, bir isyanın başıydı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihine bu kimliği ile damgasını vuracaktı.

    Şeyh Sait öldü, ya fikirleri...

    Bu kimlik, sadece Şeyh Sait’le sabit kalmadı. Neredeyse tüm sülalesini etkiledi; mallarına el konuldu, yıllarca süren sürgünler gerçekleştirildi. Ancak, dün olduğu gibi bugün de Şeyh Sait’in torunları sahnede.

    Torunları asla Şeyh Sait’i inkâr etmiyor. Hatta onun isminden, özellikle siyasette nemalananlar bile var. Torunlardan bazıları, onun Atatürk tarafından kandırıldığını savunuyor. Kimileri ise, tartışmanın yersiz olduğunu, artık ruhunun rahat bırakılması gerektiğine inanıyor.

    Torun Şeyh Saitleri, Türkiye siyasetinde aslında yakından tanıyoruz. Torunlardan AKP Diyarbakır Merkez İlçe Yöneticisi Muhammed Akar’ın verdiği bilgiye göre; AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, Hak-Par Genel Başkanı Abdülmelik Fırat, Erzurum DEHAP İl Başkanı Biyadin Fırat, vefat eden ve beş dönem DYP’de milletvekili olan eski Meclis Başkanı Ali Rıza Septioğlu, RP ve ANAP’ta milletvekilliği yapan Suat Fırat ve Abdülvillah Fırat, son dönem Türkiye siyasetinde kendine yer bulan birkaç isim. Bugün hayatta olanlar, dün olduğu gibi bugün de Kürt sorunuyla yakından ilgileniyorlar.

    Yine Akar’ın verdiği bilgiye göre, Şeyh Sait soyundan gelenlerin sayısı bugün yaklaşık iki bin civarında. Siyasetle uğraşanların sayısı ise oldukça fazla. Bunun nedenini ise, “Sıkıntı çekenler çözümü siyasette arıyor. Biz de az sıkıntı çekmedik” diyor. Torunlar oldukça geniş bir yelpazede siyaset yapıyor. Şeyh Sait; AKP, RP, ANAP, DYP ve hatta DEHAP’a bile temsilci yollamış. Bugün en dikkat çeken siyasetçileri ise AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ile Hak-Par Genel Başkanı Abdülmelik Fırat. Dengir Mir Mehmet Fırat, AKP’nin Kürt politikasına yön veren isim olarak biliniyor. Abdülmelik Fırat ise Kürt sorununun çözümüne yönelik fikirleri nedeniyle, “Dedesi gibi o da isyan ediyor” yorumlarının yapılmasına neden oluyor.

                                                                                                                 

    Abdülmelik Fırat
    Abdülmelik Fırat Göster

    Abdülmelik Fırat
    -------- Hak-Par Genel Başkanı


    ''MİT, PKK'yı kurdurtarak Kürt sorununu bataklığa sapladı''

    DP ve DYP'de milletvekilliği yapan Abdülmelik Fırat, 11.02.2002 tarihinde Hak ve Özgürlükler Partisi'ni (Hak-Par) kurdu. Şeyh Sait'in torunlarından olan Fırat, Kürt sorununun federalizm sistemiyle çözüleceğine inanıyor; bu çerçevede de parti olarak bir kampanya başlattı.

    - Sizi DEHAP’la ayıran en önemli özellik nedir?

     

    DEP-HADEP-DEHAP gibi partiler PKK’nın kurdurttuğu partilerdir. PKK, Türkiye’deki derin devletle, Kürt sorununu bataklığa sürüklediği için; biz, yurtsever Kürt halkının temsilcileri olarak siyasi harekete giriştik. Biz kitle partisiyiz ve adil, hoşgörülü bir ülke istiyoruz.

     

    Bize göre PKK’yı kurduran gladyo-derin devlettir. Türk-Kürt sorununda dejenere etmeye muvaffak oldular, yani bataklığa sürüklediler. Bugün aydınlar dahi Kürt sorununu tartışırken, PKK endeksli konuşuyor. Oysa Kürt aydınlarının yüzde doksanından fazlası PKK siyasetine karşıdır. Bu aydınlarımızın çoğu da zaten konuşamıyor, çünkü terörle karşı karşıya kalıyorlar. Hikmet Fidan olayı da bunun en son örneğidir.

     

    DEHAP’tan bir heyet, Kürt sorununu konuşmak, birlikte hareket etmek için bizi ziyaret etti; bizse, “İllegal bir örgütten bağımsız hareket ederseniz, demokratik çerçeveler içinde konuşabiliriz” dedik. Ama Hikmet Fidan olayından sonra konuşamayacağımızı anladık. 

     

    - “PKK’yı Türk gladyosu kurdurttu” diyorsunuz. Kimdir bu gladyo?

     

    Bunu Öcalan da yazdığı kitapta kendisini MİT’ten zor kurtardığını söylemiştir, ayrıca MİT’ten emekli olanların hatıratlarını yazıya dökenler de anlatmıştır. Ayrıca, PKK’yı MİT’in kurdurttuğu, özellikle MİT’ten emekli olanların sohbet esnasında verdikleri bilgilerdir. PKK sayesinde, Kürt sorununun terör hareketi içinde kalması sağlanmaya çalışılmıştır. 

     

    “Mustafa Kemal sözünü tutmadı”

     

    - Sizce gladyo ya da derin devlet PKK’yı neden kurdurttu?

     

    Kemalist sistem Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğunda, Kürtlere verdiği sözleri tutmamıştır. Tabii bu sistem Stalin, Mussolini ve en son örneği de Saddam rejimi gibidir. Varlığını devam ettirmek için şiddete başvurarak direniyor. Kürtlerden gelen demokrasi taleplerine karşılık, bu sistemin devam etmesi için başlatılan bir temizleme harekâtıdır. Resmi olarak 35 denilmesine karşın, en az 55-60 bin Kürt insanı öldü. 4 bine yakın köy yandı. 3 milyona yakın insan göç etti. Bunlar, var olan sistemin karakteri icabıdır. Halen de devam ediyorlar. 

     

    “Biz, 1071 Malazgirt Savaşı sonrası bu topraklara geldik” diyorlar. Oysa Kürtler binlerce yıldır bu topraklarda yaşamaktadırlar. Birinci Dünya Savaşı’nda Kürt aydınlarıyla yapılan anlaşmalar, Mustafa Kemal tarafından 1924 Anayasası ile inkâr edildi. Bu inkâra karşı Kürtlerde her zaman olduğu gibi teslimiyet yok. Peki bunun çözümü nedir? Çözümü; tekrar 1920’lerden başlayarak geleceksin. Nasıl ki Osmanlı’yı parçalandıktan sonra 20 devlet çıktıysa, bunların arasından en güçlü Kürtler çıkabilirdi. Kürtler, Türk kardeşleri ile beraber bir devlet kurma taraftarı oldular. Ve bunun ilk belgesi de Mustafa Kemal tarafından 1919’da Amasya Beyannamesi’nde yer aldı, hatta birçok beyanatında da yer aldı. Ama 1924’te inkâr edilmiştir.  

     

    Kemalist sistem var olduğu sürece, Kürt sorunu da ortadan kalkmaz, yine bu sistem var olduğu sürece Türkiye, AB’ye de giremez.

     

    - “Kürt’üm, Tarafım, Talep Ediyorum” adlı bir kampanya başlattınız ve bu kampanya çerçevesinde federalizm istiyorsunuz.

     

    Bugün AB’ye katılan birçok ülke federal sistemle idare ediliyor. AB de konfederalizmdir. Ulusal devletlerin bir araya gelerek bir devlet kurmasıdır. Bu, Osmanlı’daki eyalet sistemi gibidir. Bugün, Kürtlerin durumu Boşnaklara, Arnavutlara vs. benzemiyor; çünkü onlar kendi devletlerinden bu ülkeye göç etmişlerdir. Ama Kürtler, bu toprakların yerleşik halkıdırlar.

     

    - Bu kampanyada AB’yi taraf olarak ilan ediyorsunuz. Sorumluluk altına sokuyorsunuz.

     

    AB, Türkiye’den birtakım iyileştirmeler istiyor. Biz bu iyileştirmelerin gerçekleşmesi için taraflara yardımcı olmak istiyoruz.

     

    - Federalizm isteğinizden dolayı, özellikle AB bürokrasisinden herhangi bir destek gördünüz mü?

     

    Türkiye’deki derin devlet ile PKK ilişkisini bilmelerine karşın, bilmiyormuş gibi meseleye yaklaşıyorlar.

     

    “Şeyh Sait, inkâra tepki gösterdi”

    Göster

     

    - Hak-Par öncelikle bir Kürt partisi mi?

     

    Partimiz, Türkiye’de legal şartlarda kurulmuş bir parti. Bugünkü anayasaya göre etnik gruba dayalı bir siyasi parti kurulamaz. Ama biz Kürt sorununu öncelikli sorun kabul eden bir partiyiz. Federalizmi talep eden bir siyasi hareketiz.

     

    - Siyasi anlamda, sizin bu talepleriniz, “Şeyh Sait’in torunu da isyanda” yorumlarının yapılmasına neden oluyor mu?

     

    Şeyh Sait isyanı, inkâra karşı tepki gösteren bir harekettir. Merkezi hükümet tarafından, “Biz bir anlaşma yapmıştık. Bu inkar, aldatma ve hile nedeniyle oldu” demelerine fırsat verilmeden katliama tabi tutulmuşlardır.  

                                                                                                                 

    Muhammed Akar
    --

    Şeyh Sait'in torunlarından, AKP Diyarbakır Merkez İlçe Yöneticisi

    ''Her sıkıntıda bizi şöyle bir yoklarlar''

    “Hak-Par Genel Başkanı Abdülmelik Fırat, benim babamla amca çocuklarıdır. Şeyh Sait ile kardeş torunuyuz. Yani dedem ile Şeyh Sait kardeşlerdi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ise uzaktan ahbap ve akrabamız” diyor, Muhammed Akar. Yaklaşık bir yıl önce AKP’ye girmiş. 36 yaşındaki Akar, bugün AKP Diyarbakır Merkez İlçe Yöneticisi ve avukat.

    - Kürt sorununu nasıl değerlendiriyorsunuz?

     

    Ben, Sayın Başbakanımızın kimliği ve geçmişteki icraatları nedeniyle bu partiye girdim. Galiba yıllar onun bu konuda da haklılığını ortaya koyacak. Milliyetçilik kimden gelirse gelsin, ülkemize zarar verir. Biz ailecek büyük tecrübeye sahibiz. Özellikle dedemiz Şeyh Sait’in olayından sonra, biz bir şeyin farkına vardık. Şiddetle, kavgayla bir sorun çözülemiyor. Ancak diyalogla çözülür.

     

    - Şeyh Sait olayı tam olarak neydi?

     

    Şeyh Sait olayı tam itibarıyla bir Kürt-İslam olayıydı. Doğru veya yanlış; tepeden inme reaksiyonlara karşı bir direnişti. Olayı tarihçilere bırakmak lazım. Tarihe mal olmuş bir sayfadır ve merhumun ruhunun da rahat bırakılması taraftarıyız. Onun adının siyasete alet edilmesini istemiyoruz. Bizde akrabalık bağları kuvvetlidir, akrabalarımızla sık sık görüşürüz.

     

    - Abdülmelik Fırat’ın siyasi yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

     

    Onun kendi partisinin fikirleri var, bense AKP’liyim. Farklı düşüncelerdeyiz. Ben, elbette ki partisinin fikirlerini ortaya koymasını destekliyorum. Şiddet içermediği sürece. Ayrıca fikirlerin tartışılmasında fayda var.

     

    - Şeyh Sait’in torunları bugün kaç kişilik bir nüfustur.

     

    Yaklaşık 2 bin kişilik bir nüfusuz. Okumuş, aydın ve şehirli bir kitledir. Genellikle Erzurum, Elazığ ve Diyarbakır’da ikâmet ediyoruz. Hemen her ildeki akrabalarımız siyasete duyarlı. Sıkıntı yaşayanlar çözümde ısrarcı olurlar, biz de yıllarca sıkıntı gördük.

     

    “Türkiye; Irak, Suriye ve İran’daki Kürtlere destek olmalı”

     

    - Dedenizden dolayı yaşadığınız sıkıntılar neler? Şeyh Sait’in torunu olmak size avantaj ya da dezavantaj getiriyor mu?

     

    Avantajı; halkın bize mağdur kimliğimizden dolayı sevgi beslemesidir. Yoksa dedemizden dolayı malımız, mülkümüz gitmiş, sürgünler yaşanmıştır. Babam sürgünde doğmuş, büyümüştür. Avantajı pek de yok. Aksine sıkıntıları var; her rejim sıkıntısında bizi şöyle bir yoklarlar. Şeyh Sait ailesi bu ülkeye küskün değildir.

     

    - Sizce Kürt sorunu nasıl çözülür?

     

    Türkiye’nin uzun yıllara dayanan bir demokrasi tecrübesi var, bu tecrübeyle aşacaktır. Diyarbakır elbette ki bu sorunun tam merkezindedir; Kuzey Irak’taki, İran ve Suriye’deki gelişmeler dikkate alındığında, buradaki Kürtler elbetteki olumsuz yönde etkilenebilir, ama iktisadi kalkınmamızı tamamlarsak hiçbir sorun kalmaz. Aslında Türkiye, demokrasi tecrübesiyle de hareket ederek; Irak’taki, İran’daki, Suriye’deki Kürtlere sahip çıkmalıdır. Yani oradaki hükümetleri insan hakları açısından uyarabilmelidir. Sadece Kürtlere değil, tüm insan hakları ihlali yaşayanlara yönelik bunu yapabilmelidir. Türkiye bölünme fobisini aşmalıdır, çünkü buna kimsenin gücü yetmez.

     

    - Federalizm, özerklik gibi istekler var.

     

    Bunları tartışmaktan korkmamalıyız. Korkmamız, zayıflığımızı gösterir. Bu arada, ben yaklaşık 10 yıldır, Türkiye’deki, özellikle de bu bölgedeki gayri Müslimlere gönüllü destek veriyorum, gönüllü avukatlık hizmetinde bulunuyorum.

    ---
    Haber: Cemal SUBAŞI

    07.09.05

    [ BİZE ULAŞIN | İŞ FIRSATLARI | KÜNYE ]
    © Bu site, Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş. tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır.
    Sitenin isim ve yayın hakları Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.'ye aittir. Sitede yayınlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.