Diyarbakır E ve D Tipi cezaevlerinde tedavi, spor, yemek, sıcak su gibi zorunlu ihtiyaçlar gereği gibi karşılanmıyor. Tutuklular çıplak aramadan geçiriliyor, yerde uyuyor ve iki kişi birlikte duş alıyor
12 Eylül 1980 askerî darbesi ve sonrasında akıl almaz işkencelerin yaşandığı Diyarbakır’daki cezaevleri, günümüzde hâlâ çeşitli sorunlarla gündemde.
E ve D tipi cezaevlerinden kentteki sivil toplum örgütlerine yapılan çok sayıda ‘ihlal’ başvurusu var. Sorunların başında ise yer sıkıntısı geliyor. Anlatımlara göre koğuşlarda kapasitenin üzerinde mahkûm barındırılıyor; ranzalarda birden fazla kişi uyumak zorunda kalıyor. Diğer sorunlar ise kötü muamele, politik düşüncesinden ötürü utandırma, aşağılama, onur kırma, hakaret, banyo, yiyecek ve hasta tutukluların tedavi edilmemesi olarak sıralanıyor. Çocuk tutuklular Diyarbakır’daki cezaevlerinde kısa süreli kalabiliyorlar, daha sonra civar illerdeki tutukevlerine naklediliyorlar. Diyarbakır’daki E Tipi Cezaevi yaklaşık, 600 kapasiteli ancak doluluk oranı zaman zaman 900’e kadar yükselebiliyor. D Tipi Cezaevi’nde ise kapasite 700-750 arası. Burada politik tutuklu ve hükümlüler kalıyor.
İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Av. Muharrem Erbey: Sadece mahkûmların değil yakınlarının da onurları kırılmaya çalışılıyor. Telefonla Kürtçe konuştukları takdirde telefon ellerinden alınarak kapatılıyor. Yemeklerine aşırı tuz atılıyor. Politik suçlular, itirafçıların, tarafsızların, adli suçluların koğuşlarına gönderilmek isteniyor. Disiplin cezaları çok fazla veriliyor; dilekçe yazanlara bile iletişim veya hobi odasına gitmeme cezası veriliyor. Tek başına kırmızı, yeşil, sarı veya çok renkli kıyafetler cezaevine alınmıyor, etiketsiz kıyafetler alınmıyor. Cezaevinde en büyük sorunlardan birisi olan sağlık sorunu ile ilgili de çok başvuru alıyoruz. Revire ya da hastaneye gittiklerinde onlarla ilgilenilmiyor.
Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonu Başkanı Av. Cihan Aydın: En büyük sorun aşırı bir yoğunluk olması. 10 kişilik koğuşlarda 20-23 kişi kalıyor. Hemen hemen tüm cezaevlerinde kapasitenin yüzde 50 ila yüzde 20 üstünde bir doluluk var. Bu hızla giderse koğuş tipine geri dönülecek. Baromuza yapılan başvurular doğrultusunda, idarecilerle görüşüyoruz ancak bir netice alamıyoruz. Havalandırma, yeme-içme, banyo, revir, haberleşme, sınırlı sayıda kitap, bazı yayın organlarına yönelik kısıtlama ve her türlü iletişim hakları keyfi olarak engelleniyor. Tutuklu yakınlarına ziyaretler esnasında arama yapılırken haksızlıklar yapılıyor.
Tutuklu-Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu Başkanı Melih Şah Teke: Hastanelere yapılan sevkler ring arabalarında bulunan dört kişilik küçük bölmelere altı veya yedi kişi konulmakta. İşkenceyle geçen yolculuk hasta muayenesinde de sürmektedir. Hastalar kelepçeli bir şekilde tedaviye zorlanmaktadırlar. Karşı çıkış olunca da hasta tedavi edilmeden geri götürülüyor. Şu anda tüm cezaevlerinde hayati tehlikesi olan hastalar bulunmaktadırlar. Adalet Bakanlığı’nın genelgeleri görmezlikten geliniyor ya da cezaevi müdürleri “Böyle yorumluyorum, bence böyledir” demeleri sonucu keyfi tutumlar ve hukuksuzluk yaşanmaktadır. En ufak bir itiraz ‘disiplin cezaları’ ile cezalandırılmaktadırlar. Hatta tek kişilik hücrelere konulmaktadırlar. Mahkemelere gidip gelmelerde mahkûmlar işkence ve hakaretlere maruz kalmaktadırlar.
Mazlumder Diyarbakır Dşubesi Başkanı Av. Selahattin Çoban: Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde adli, D Tipi’nde ise siyasi tutuklu ve hükümlüler bulunuyor. En önemli sorun; her iki cezaevinde de kapasitenin çok üzerinde tutuklu ve hükümlünün barındırılması. Tutuklular çoğu zaman yerde yattıklarını ifade ediyorlar. Özellikle siyasi tutukluların kendi anadillerinde görüşmeleri ve yayın takip edebilmeleri ciddi olarak engellenmekte. Kürtçe yayınlar içeriye alınmamaktadır. Tutukluların cezaevi sorunlarını resmi makamlara veya sivil toplum örgütlerine iletilmesi engellenmekte... Çoğu zaman şahısların mektupları iade edilmektedir.
TTB Diyarbakır Şubesi Başkanı Dr. Cengiz Günay: Türk Tabipler Birliği olarak hazırladığımız raporu Diyarbakır Valiliği’ne de sunmuştuk. Bu nedenle Valilik, Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından çocuk mahkûmlara ayakkabı, elbise, buzdolabı, çamaşır makinesi, masa, sandalye göndereceklerini belirtmişti. Ancak yardım hâlâ cezaevine gönderilmemiş. Oysa çocukların giysilere, spor yaparken ayakkabılara, çamaşır makinesine, buzdolabına ihtiyaçları var. Şu soruları sormadan geçmek istemiyoruz, cezaevinde gerçekleşen ölümlerle ilgili acaba kadrolu doktor olsaydı, takip ve tedavileri yapılsaydı, bu insanlar yaşar mıydı ya da yaşamın son günlerini acı çekmeden geçirebilirler miydi? Eksik tıbbi cihaz ve malzemeler yüzünden bir çok hastaya yetersiz müdahale edilerek hastalıklarının ilerlemesi engellenemez miydi? Örneğin dolgu malzemesi olmayan diş doktoru, kurtarılması gereken dişleri çekmek zorunda kalmazdı!
Toplum-Der Genel Sekreteri Abdulbaki Yetik: Tutuklu ve hükümlülerin sosyal ilişki zeminleri, hareket alanları ve dış dünya ile ilişki imkânları olabildiğince kısıtlanmıştır. Bu yönüyle D Tipi, bir cezaevinden ziyade, şehir dışında kurulmuş bir mezarlığı andırmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin yasal haklarına yönelik tehditler var. Oda olarak isimlendirilen hücrelerin yapısı ciddi manada fiziki ve psikolojik sağlık sorunları doğuruyor. Cezaevi dışında açık arazide saatlerce bekletilen aileler için tuvalet, kantin, bekleme salonu gibi kapalı mekânların bulunmayışı, görüşmeye gelen avukat ve ailelerin saatlerce bürokratik işlemlerle usandırılması, açık görüşlerin kamera, jandarma ve gardiyanların gözetiminde yapılması, görüş sürelerinin çok kısa tutulması ziyaretçilere yönelik psikolojik baskının somutlaştığı uygulamalardır.
‘Çırılçıplak soyup çömel-kalk yaptırdılar’
Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan M.A, sıkıntıları şöyle anlatıyor: “Cezaevine ilk alınırken görevli askerler beni çırılçıplak soydular. Anadan doğma halimle cihazdan geçirdiler, ardından da dört-beş defa çömel-kalk yaptırdılar. Sıcak su günün her saatinde yok. Bazıları yıkanıyor, bazıları yıkanamıyor. Kışın koğuş buz gibi... Çeşmeden içtiğimiz suda pas kokusu geliyor. Sekiz ranza 16 yatak var. Koğuşta 28 kişi var. Bazen battaniye serip yerde yatıyoruz.”
Güvenik güçlerine taş attıkları gerekçesiyle tutuklanan çocuklar da aynı sorunlardan şikayetçi. En büyük sorunları ise banyo. Çocukların ifadesine göre sıcak su çok kısa süre verilmekte, iki-üç çocuk bir arada duşa girmezlerse sıcak su yetmiyor.
YARIN: Batman Cezaevi
Telif Hakkı © 2008 Taraf Gazetesi - Tüm hakları saklıdır.