Muzik calici calismiyor


ŞİİR

Daha Senden Gayri

Daha senden gayrı aşık mı yoktur
Nedir bu telaşın hay deli gönül
Hele bir düşünsen fani dünyayı
Neler geldi geçti say deli gönül

Baktım iki kişi mezar eşiyor
Gam kasavet dalgalanıp aşıyor
Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor
Topraklar başına vay deli gönül

Mevlam kanat vermiş uçamıyorsun
Bu nefsin elinden kaçamıyorsun
Neden bu dünyadan geçemiyorsun
Di gönül rüyaya doy deli gönül

Günde bin kez duman çöker serime
Elim yetmez gidem kısb-i karıma
Kendi bildiğine doğrudur deme
Var iki kamile uy deli gönül

Birgün bindirirler ölüm atına
Yarın iletirler hakkın katına
Topraklar susamış adam etine
Hep ağzını açmış hey deli gönül

Bu fani dünyadan umudunu üz
İnanmazsan var kitaba yüz be yüz
Hanm kabristandır malım bir top bez
Daha duymadıysan duy deli gönül

Bu nefsin elinden kaçamıyorsun
Mevlam kanat vermiş uçamıyorsun
Ruhsati dünyadan geçemiyorsun
Topraklar başına vay deli gönül

(Aşık Ruhsati)

AŞIK RUHSATI

Türkiye de Sivas denilince insanların aklına iki şey gelmektedir, bunlardan birisi Aşık Veysel diğeri ise dünyaca ünlü Kangal Köpeği dir.

Aşık Veysel

Ancak Sivasta öyle bir Halk Şairi yetişmiştir ki onun hakkkıyla bilinmemesi ve ikinci derecede zikredilmesi bir haksızlıktır. Bu onun yeterince tanınmadıgından ve tanıtılmadığından kaynaklanmaktadır. Burada kısada olsa Sivas ın yetiştirdiği ender şahsiyetlerden Aşık Ruhsati yi tanıtacagız.

Ruhsati aslen Sivas’ın Deliktaş köyünde 1835- 1911 yılları arasında yaşamıştır. On iki yaşında babasını kaybeden Ruhsati uzun müddet Deliktaş ağaları`nın yanında azaplık yapmıştır. Daha sonra hayatın çetin şartlarına karşı çeşitli işlerde çalışarak mücadele vermiştir. Kimi zaman degirmenlerin su işlerinde çalışmış, kimi zaman da köyünde kiracılık, rençberlik ve çobanlık yapmıştır.

Asıl adı Mustafa olup Ruhsati mahlasını kullanmıştır. Ruhsati kuvvetli bir tahsil görmese de kısmen Arapça’yı bilmekte, Ebced hesabını da yapabilmektedir. Daha yakın zamanlara kadar Türkiye’de kendisi hakkkında yeterli araştırma yapılmamıştır, öyle ki şiirlerinin ortaya çıkarılmasında ABD California Üniversitesin de bulunan Ruhsati Cönkün’den istifade edilmiştir.

Ruhsati aşıklığı genç yaşta elde etmiştir. Kendisi bunu bade içmesine bağlamaktadır. Bazı şiirlerinde bu durumu açıkça ifade etmektedir. Şiirlerini irticâlen söyleyip saz çalmamıştır. Şiirlerin`den anlaşıldığına göre kendisi Nakşibendi tarikatina mensubtur. XIX. yüzyılın seçkin halk şairlerinden olan Ruhsati, şiirlerinin çoğunu hece vezni ile yazmıştır. Ancak aruz vezni yahut hecenin 14 ve 15`li şekilleri ile şiirler (divanlar) yazdığı da olmuştur. Uğru ile Kadı Hikayesi`ni 473 beyitte aruz vezni ile yazmıştır. Şiirleri kendisinden sonra gelen şairler üzerinde etkisini göstermiş ve bir Aşık Ruhsati kolu oluşmuştur.

Şiirlerin’den bazı parçalar:

Küçücükten meyil verdim ben sana
Dür ile mercana degişmem seni
Lutfeyle sevdiğim cevretme bana
Deryayı ummana degişmem seni

Çık salın sevdiğim izzü naz ile
Bağ ile bostana değişmem seni
Methetsem kaleme gelmez söz ile
Çifte bedestana degişmem seni

Gören aşık can bağışlar yoluna
Mail oldum yüzde çifte halına
Yüz bin altın zülüflerin teline
Taht-i al- Osman`a değişmem seni
***

Yenile bir şuha gönül düşürdüm
Açılmış goncası bağları taze
Kement kurmuş gamzesinden ok atar
Çekti bu sinemi dağları taze

Yavru şahın kanatlanmış kol açar
On üçünden ondördüne yol açar
Domur domur çiçeklenmiş gül açar
Hemen sarılacak çağları taze

***

Nasihatim budur sana bir öğüt
Sözünü bilmeyen kuldan ırak ol
Yoklamadan geçme herbir dereyi
Dibi görünmeyen gölden ırak ol

Bazı köşeleri saymazsam hele
Sayılı fırtına başa pek bela
Akıbet getirir işine hile
Aslı velet başı kelden ırak ol

Eğer akil isen bu sözümde dur
Vadinde durmazsa hem aslını sor
Sag gözü egr` olsa sol gözü de kör
Kulak sağır kıç topaldan ırak ol

Nasihatim budur alana kelam
Dür döker ağzından vasfetmez kalem
Dağ başında adam olmaz vesselam
Şeriat bilmeyen ilden ırak ol

Aşık isen bir alışkın saza düş
Salik isen bir dogruca ize düş
Evlenirsen bir bakire kiza düş
Yıdızı sönmüş duldan ırak ol

Eğer yiğit isen sıradan kalma
Mesnet oldum diye fakiri yolma
Nasihatim budur iç güvey olma
Avradından gelen maldan ırak ol

Ruhsati diyor ki doğrudur sözüm
Hakk`ın dergahına tutmuştur yüzüm
Sinnim seksen oldu görmüyor gözüm
Yaz bahar ayında selden ırak ol

***

Ruhsati`den bir hatıra:

Halk Ruhsati`ye:

- Sümmani mi üstün sen mi, diye sorar.

Ruhsati de onları meraktan kurtarmak için Sümmani`ye bir mektup gönderir. Mektubun bir yerinde;

- Bana Erzurum`dan bir tosun al, ama rengi beyaz olmasın, sarı olmasın, kara olmasın, boz olmasın. Diye bütün renkleri yazar ve mektubun cevabını bekler.
Haftalar sonra Sümmani den cevap gelir. Mektupta şunlar yazılıdır:

- İstediğin tosunu aldım. Almak için pazartesi gelme, salı çarşamba gelme, perşembe cuma gelme, cumartesi pazarda gelme, başka ne zaman gelirsen gel, tosun hazır.
Ruhsati, Sümmani Baba`nın yanına gider.

- Bugün günlerden ne, çarsamba. Ben sana bugün gelme demedim mi? Deyince Ruhsati, oradakilere sorar. Onlarda bir ağızdan; Bu gün Bayram cevabını verirler.

(Dr. Doğan Kaya)

Bookmark and Share

Ne Çatarsın Ona Buna?

Ne çatarsın ona buna
Ölüm bana yok mu sandın
Ne çatarsın ona buna
Yaşamayı çok mu sandın

Sakın bunda kalma naçar
Kabir sana bir yol açar
Nöbet biter bundan göçer
Ecel şerbetini içer

Can canandan niçin kaçar
Kovuşacak yüz mü yoktur
Amel bozuk suç mu yoktur
Can canandan niçin kaçar

Bookmark and Share

Topraktan Geldik, Toprağa Gideriz

Kara Toprak

Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Nice Güzellere Bağlandım Kaldım
Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım
Her Turlu İsteğim Topraktan Aldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Koyun Verdi Kuzu Verdi Sut Verdi
Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi
Kazma İle Dövmeyince Kıt Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Ademden Bu Deme Neslim Getirdi
Bana Turlu Turlu Meyva Yetirdi
Her gün Beni Tepesinde Götürdü
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Karnin Yardim Kazma İle Bel İle
Yüzün Yırttım Tırnak İle El İle
Yine Beni Karşıladı Gül İle
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi
Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü
Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Havaya Bakarsam Hava Alırım
Toprağa Bakarsam Dua Alırım
Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Dileğin Varsa İste Allah’tan
Almak İçin Uzak Gitme Topraktan
Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta
Allah Kula Yakın Kul Da Allah’a
Hakkin Gizli Hazinesi Kara Toprakta
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor
Merhem Calip Yaralarımı Tuzluyor
Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar
Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser
Gün Gelir Veysel’in Bağrına Basar
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

(Aşık Veysel Şatıroğlu)

Bookmark and Share

Anahtar Kabe

Sanmayın öyle muhteşem bir yapısı var.
18 ayar altın işlemi kapısı var.
Kuş, uçmaz kervan geçmez bir yerden tapusu var.
Dünyanın, ahretin anahtarıdır KÂBE.

Gecenin karanlığı örtüsünün boyası,
Altın simlerle işli üzerinde yazısı,
Tavaftaki meşaket ruhların tek sefası,
İnanmaya şehadetin anahtarıdır KÂBE.

Örtüsü halkalarla mermerlere çakılı,
Okuyamadım hangi ayetler var yazılı,
Orhan burda fark etti başındaki akılı,
Kulluğun, ibatedin anahtarıdır KÂBE.

Kalpler onunla açılır, onunla kapanır.
Arşı ala yeryüzüne Kâbe’yle bağlanır.
Allah için riyasızca onda ağlanır.
Hacerül Esvedle cennete anahtardır KÂBE.

Yüz çevirme hiç gafletle Kâbe’den öteye.
Doyulmaz koklamaya doyulmaz öpmülmeye.
Gelmedin Orhan kullarla sohbet etmeye.
Allah ile sohbete anahtardır KÂBE.

İçtiğin zemzemdir memba suyu değil,
Çevreyi tarayarak içmen doğru değil.
Cenneteki Kevser şarabı olduğunu bil.
Saygıya, dikkate anahtardır KÂBE.

Herkes birbirinden çok heycanlı, telaşlı.
Herkesin yüzü hüzünlü, göz pınarı yaşlı.
Kadın, erkek, sakat, sağlam, her renkten genç, yaşlı,
Her gönülde hasrete anahtardır KÂBE.

Şüphesiz ki Hacerül esved, zemzem cennetten,
Çıkarılmış değilmi ilk kul Âdem cennetten
Tövbenin kabulu apaçık belli ayetten
Tavafıyla cennete ANAHTARDIR KÂBE

Dayadımda kalbimi bir ara siyah örtüye.
Korktum kaldım alnımdamı kalbim diye.
Başladım alnımı ben elimle ellemeye.
Alnımdaki işareti anahtardır KÂBE.

Seccadesine işlemişte Kâbe resmini,
Hacı olsa ne fayda o zavallının ismi.
Yürüyen puttan farkızdır beden denen cismi.
Böyle kalp kilidine anahtardır KÂBE.

Hacer kaldı mahzun, hemde çocuk İsmaille,
Biraz hurma yiyecek, birkaç günlük su ile.
Kıyamete kadar anılacak dua ile.
Allaha Tevekküle anahtardır KÂBE.

(Orhan Afacan)

Bookmark and Share

Destan

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!
Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey;
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.

Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!
Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu;
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!
Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!
Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!
Allahın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.
Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç;
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap!

(Necip Fazıl Kısakürek, 1947)

Bookmark and Share

Ben Bir Türk’üm

Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

Bu topraklar ecdâdımın ocağı
Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!
Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.

Yaradanın kitabını kaldırtmam
Osmancığın bayrağını aldırtmam
Düşmanımı vatanıma saldırtmam
Tanrı evi viran olmaz giderim.

Tanrım şâhid duracağım sözümde
Milletimin sevgileri özümde
Vatanımdan başka şey yok gözümde
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

Ak gömlekle gözyaşımı silerim
Kara taşla bıçağımı bilerim
Vatanımçün yücelikler dilerim
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.

(Mehmet Emin Yurdakul)

Bookmark and Share

Işıktaki Huzur

Huzur Ancak O’ndadır
Huzur arayan gönül
Hak’kı ara an gönül
Aşık ol ve yan gönül
Huzur ancak O’ndadır.

Ne şöhret ne de şanda
Ne dükkan ne de handa
Ne servet-ü samanda
Huzur ancak O’ndadır.

Unutma O’nu bir an
O seninle her zaman
Her şey O’nunla her an
Huzur ancak O’ndadır.

Dua eyle doğru ol
İlim irfan ile dol
Senden sana giden yol
Huzur ancak O’ndadır.

Kendini bil ve tanı
Öğren yaşa Kur’anı
Hayatın güzel yanı
Huzur ancak O’ndadır.

Cefada saadette
Dünyada ahirette
Ezel ile ebette
Huzur ancak O’ndadır.

Tur dağına nur gerek
Bendeye huzur gerek
Huzura huzur gerek
Huzur ancak O’ndadır.

(Ali Soyyiğit, 1990)

Bookmark and Share