İL TANITIMI | Denizli

Denizli Valisi Yavuz ERKMEN

Denizli Valisi Yavuz ERKMEN

Denizli Emniyet Müd. A.ÇINAR

Denizli Emniyet Müd. A.ÇINAR

İl Genel Meclisi Bşk. H.PEKDEMİR

İl Genel Meclisi Bşk. H.PEKDEMİR

Denizli San.Odası YKB M.KEÇECİ

Denizli San.Odası YKB M.KEÇECİ

Denizli Tic.Bor.Bşk. İ.TEFENLİLİ

Denizli Tic.Bor.Bşk. İ.TEFENLİLİ

Kaymakam Ahmet ERDOĞDU

Kaymakam Ahmet ERDOĞDU

Amiroğlu YKB Salih AMİROĞLU

Amiroğlu YKB Salih AMİROĞLU

Baykent Tekstil Mehmet BAYKENT

Baykent Tekstil Mehmet BAYKENT

Denizli Cam M.RABUŞ

Denizli Cam M.RABUŞ

Clossae SPA Hotel Ş.KARAKAN

Clossae SPA Hotel Ş.KARAKAN

Erdem Mermer H.ÖKSÜZ

Erdem Mermer H.ÖKSÜZ

Denizli Tic.Odası YKB N.ÖZER

Denizli Tic.Odası YKB N.ÖZER

Denizli İl Tanıtımı

EV TEKSTİLİNİN MERKEZİ DENİZLİ

         Denizli, Ege Bölgesi’nin güneyinde bulunan; tekstil ürünleri, kaliteli ve değerli maden ürünleri, yöreye has Denizli Horozu, dünyada eşi benzeri olmayan Pamukkale’si ve daha birçok doğal zenginlikleri ile dünyada “Marka” olmuş bir şehrimiz. Anadolu Yarımadasının güneybatı, Ege Bölgesi’nin güneydoğusunda yer alan Denizli, Ege ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit durumundadır. Denizli İlinin her iki bölge üzerinde de toprakları vardır. Denizli yüzölçümü 11.692 km², denizden yükseltisi ise 428 metredir. İlin 2009 yılı nüfus sayımı sonucuna göre toplam nüfusu 957.490’dir. Denizli merkez ilçenin nüfusu ise 519.986’dir. Merkez hariç 18 ilçe, 68 Belediye, 359 köyü vardır.

         Denizli şehri ilk olarak, bugünkü yerinden 6 km kuzeyde, Eskihisar Köyü civarında, Milattan önce 261 - 245 yılları arasında, Suriye Kralı II. Antiokhos tarafından kurulmuştur. II. Antiokhos kente karısı Laodikeia’nin adını vermiştir. Laodike’nin kenti anlamına gelen “Laodikeia” adını alan kent, MS 7. yüzyılda büyük bir depremle yıkılınca, kent bugünkü Kaleiçi mevkiine taşınmıştır. Türkler, Denizli havalisini zapt ettikten sonra, kenti “Ladik” adıyla anmışlardır. Denizli adına, tarihi kaynaklarda başka başka isimler olarak rastlamaktadır. Selçuklu kayıtları ve Denizli Mahkemesi seciye sicilleri Ladik ismini vermektedir. İbni Batuta’nın seyahatnamesinde “Tunguzlu” denilmektedir. “Timurlenk’in Zafernamesi”ni yazan Şerafettin Zemdi, “Tenguzlug” ve “Tonguzlug” gibi iki isimden bahsetmektedir. “Tensiz” kelimesi eski Türkçe’de “Deniz” demektir. “Tunguzlu” ise bugünkü imlasıyla “Denizli” demektir. Netice olarak “Denizli” adı, “Tenguzlu” ve “Tunguzlu” kelimelerinin zamanla ağızdan ağıza, “Denizli” kelimesi haline gelmesinden bugünkü şeklini aldığı iddia edilmektedir.

 

 

         Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Denizli’ye uğramış ve 300 yıl öncesinin Denizli’sini şöyle dile getirmiştir: “Şehrin çevresinde pek çok akarsular ve göller bulunduğu için bu isim verilmiştir. Yoksa denizden 4 merhale uzaktadır. Kalesi düz yerde dörtgen seklindedir. Hendeği yoktur. Çevresi 470 adımdır. 4 kapısı vardır. Kuzeyinde boyacılar, doğusunda semerciler, güneyinde Yeni Camii, batısında bağlar kapısı bulunur. Kalede 50 kadar silahlı bekçi vardır ki dükkânları bekler. Asıl şehir kalenin dışında 44 mahalle ve 3600 evlidir. Büyüklü küçüklü 57 camii ve mahalle mescidi, 7 çocuk mektebi, 6 hamamı, 17 tekkesi vardır. Herkes bağlarda oturduğundan ehil ve ayalleri birbirinden kaçmaz. Birbirleriyle akraba gibi olmuştur. Halkı beyaz ve mavi feraceler giyer. Pamuğu, pamuk ipliği, beyaz ince sade bezli olup, Anadolu’ya sevk edilir. Halkın kazancı ‘Beyaz Denizli Bezi’dir.”

         Günümüzde de sahip olduğu farklı özellikler ve sosyal, kültürel ve turistik varlıklarıyla dünyanın sayılı şehirleri arasında yer alan Denizli, çalışkan, girişimci ve başarılı halkıyla bir dünya markası olmuştur.

 

 

 

 

 

.:: Antik Çağlardan Günümüze Denizli’nin Tarihi Gelişimi ::.

 

Denizli şehri ilk defa, bugün şehir 6 km kuzeyinde, Eskihisar Köyü civarında, Milattan önce 261 - 245 yılları arasında, Suriye Kralı ikinci Antiokhos tarafından kurulmuştur. II. Antiokhos kente karısı Laodikeia'nin adını vermiştir. Laodike'nin kenti anlamına gelen “Laodikeia” adını alan kent, M. S. 7. yüzyılda büyük bir depremle yıkılınca, şehir suyun bol bulunduğu bugünkü Kaleiçi mevkiine taşınmıştır. Türkler Denizli bölgesini ele geçirdikten sonra, kenti “Ladik” adıyla anmışlardır.

Denizli adına, tarihi kaynaklarda başka isimler olarak da rastlıyoruz. Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi seciye sicilleri Denizli’ye “Ladik” ismini vermektedir. İbni Batuta'nın seyahatnamesinde şehir“Tunguzlu” adıyla anılmaktadır.  Timurlenk'in zafernamesini yazan Ser afettin Zemdi, Denizli bölgesinden Tenguzlug ve Tonguzlug gibi iki isim olarak bahseder. Tensiz kelimesi Eski Türkçede Deniz demektir. Tunguzlu ise bugünkü imlasıyla Denizli demektir. Netice olarak Denizli adı, Tunguzlu ve Tonguzlu kelimelerinin zamanla ağızdan ağza Denizli kelimesi haline gelerek bugünkü seklini almıştır. 
Denizli’de Türkler ilk defa 1070’de sahneye çıkmışlardır. Afşin Bey bütün Anadolu'yu kastettikten sonra Laodikya'yı yağma ederek, Honaz'ı ele geçirmiştir. 1071 yılından sonra Denizli ve çevresi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın mahiyetindeki beyler tarafından fethedilmiştir. Daha sonraki yıllarda yapılan haçlı seferlerinin ardından birkaç kez el değiştiren Denizli bölgesi, 1207 yılında tamamen Türklerin eline geçti. 1259’daTürkmenlerin Denizli’nin yönetimini ele geçirmesinden sonra Denizli, 1391 yılında bu kez Osmanlıların eline geçti.

Denizli yani o zamanki adıyla Ladik, Germiyanoğlu Süleyman Şah idaresinde iken, Osmanlı Devleti günden güne kuvvetlenip sınırlarını genişletiyordu. Süleyman Şah Osmanlılar tarafından gelecek tehlikeyi sezerek, kendini güvenceye almak için kızı Devlet hatunu, I. Murat'ın oğlu Şehzade Beyazıt'a vererek Osmanlı Devleti ile 1381 yılında akrabalık kurdu. Süleyman Şah’ın kızına çeyiz olarak verdiği yerler arasında o zamanın Denizli’si de vardı. Daha sonra Beyazıt Han da Denizli'den hamam ve bahçe satın almıştır.

Denizli, 1402’de yapılan Ankara Savaşı'na kadar Osmanlılarda kalmıştır. Savaştan sonra Germiyanoğullarının yeniden egemenliğine giren şehir, nihayet yerine geçecek kimsesi bulunmayan Germiyan Hükümdarı Yakup tarafından, II. Murat'a bir vasiyetname ve bütün Germeyen ülkesiyle birlikte verilmiştir. Böylece Ladik yani Denizli kesin olarak 1428 yılında Osmanlı Devleti'ne bağlanmıştır.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi Denizli'ye uğramış ve 300 yıl öncesinin Denizli'sini şöyle dile getirmiştir:

“Şehrin çevresinde pek çok akarsular ve göller bulunduğu için bu isim verilmiştir. Yoksa denizden 4 merhale uzaktadır. Kalesi düz yerde dörtgen seklindedir. Hendeği yoktur. Çevresi 470 adımdır, 4 kapısı vardır. Kuzeyinde boyacılar, doğusunda semerciler, güneyinde Yeni Camii, batısında bağlar kapısı bulunur. Kalede 50 kadar silahlı bekçi vardır ki dükkânları bekler. Asıl şehir kalenin dışında 44 mahalle ve 3600 evlidir. Büyüklü küçüklü 57 camii ve mahalle mescidi, 7 çocuk mektebi, 6 hamamı, 17 tekkesi vardır.

Herkes bağlarda oturduğundan ehil ve ayalleri birbirinden kaçmaz. Birbirleriyle akraba gibi olmuştur. Halkı beyaz ve mavi feraceler giyer. Pamuğu, pamuk ipliği, beyaz ince sade bezli olup, Anadolu'ya sevk edilir. Halkın kazancı "Beyaz Denizli Bezi" dir.”

 

1876 yılında Denizli’de ilk belediyenin kurulmasının ardından şehir 1910’da bağımsız mutasarrıflık haline getirildi. Anadolu’nun işgale uğradığı yıllarda şehirde birçok miting düzenlendi. 15-16 Mayıs 1919’da gerçekleştirilen mitingler bunların en büyüğüdür. İzmir’in işgal edilmesini protesto etmek için Denizli’de 29 Mayıs 1919’da Redd-i ilhak Cemiyeti kurulmuştur. 1920-21 yılları arasında Denizli’nin Çivril ilçesi, Çal’ın bazı köyleri ve Buldan Yunanlılar tarafından işgale uğramıştır. Büyük Taarruzla birlikte bu yerler 1922 yılında işgalden kurtarılmış ve Denizli kendi vatanına kavuşmuştur.

 

 .:: İLÇELERİ ::.

 

ACIPAYAM

         Acıpayam, 1870 tarihli “Osmanlı İdari Nizamnamesi” ile 1871 yılında “Garbikaraağaç” adını almış ve ilçe olmuştur. 1888 yılında Denizli Sancağı’na bağlanan Garbikaraağaç kazası, daha sonra “Acıpayam” adını almıştır. Anadolu yarım adasının güney batısında, Ege Bölgesinin güney doğusunda yer almaktadır. İl merkezine 58 km uzaklıkta olup, denizden yüksekliği 950 metre olan ilçenin yüzölçümü 1.609,44 Km2dir. Bunun %54’ü ormanlık, %46’sı tarıma elverişli alandır.  Ege bölgesinden Akdeniz bölgesine geçiş noktasındadır. 2007 yılında yapılan adrese dayalı nüfus sayımına göre, toplam ilçe nüfusu 58.687’dir. Bunun 12.002’si şehir merkezinde; 26.295’i Beldelerde; 20.390’nı köylerde yaşamaktadır. 14 belediye ve 38 köyden oluşmaktadır. Ekonomisi genel olarak tarım ve hayvancılığa dayanmakta olup, günlük 300 ton süt üretilmektedir. İlçede zengin krom madeni yatakları bulunmakta, bu madenler işletilmekte ilçe ve ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. İlçede Selüloz, Deri, Mermer, Boya ve Tekstil fabrikaları bulunmaktadır.  

 

 

AKKÖY

         Akköy, Osmanlı-Rus savaşında 1877 yılında Kafkasya’dan göç eden Dağıstanlılar tarafından kurulmuştur. İkinci bir göçmen grubu olarak Çerkezlerin gelmesiyle Aziziye ve Sultaniye isimleri ile iki mahalle haline gelmiştir. Son göç dalgasıyla kökenleri Yörük olan Uzunpınarlılar ve Kavakbaşılılar yerleşmiştir. Bölgenin beyazlığını ifade etmek için Akköy ismi konmuştur. 1935 yılında Akköy Köy Muhtarlığı, 1971 yılında Akköy Belediye Teşkilatı, 9.05.1990 tarihinde Akköy İlçe Teşkilatı, 11.10.1991 tarihinde Akköy Kaymakamlık Teşkilatı kurulmuştur. İlçenin geçim kaynağını tarım ve hayvancılık teşkil etmektedir. İlçeye bağlı Gölemezli Kasabasında sıcak su kaynakları bulunmasından dolayı bu yerleşim yerinde seracılık faaliyetleri yapılmaktadır.

 

BABADAĞ

         Babadağ, zamanın Oğuz Türklerinden bir Yörük aşiretinin 1386 yılında şimdiki Babadağ’a 3 kilometre uzaklıktaki Oğuzlar Köyüne yerleşmesi ile kurulmuştur. Daha sonra 4 kilometre uzaklıktaki Yeniköy’e, oradan da şu andaki konumuna yerleşmişlerdir. İlk adı “Beşikkaya” iken daha sonraları Sarayköy’de oturan Kadı’nın oturduğu yer anlamında “Kadıköy” adını almıştır. Son olarak 1935 yılında İstanbul Kadıköy ile çok karıştırıldığından eteklerinde kurulduğu Babadağ’ın adını almıştır. İlçede Kültür ve Tabiat Kanuna göre 17 Adet Kültür ve Tabiat varlığı tescil işlemleri yapılmıştır. Babadağ’da SİT alanı ilan edilmiş Bekirler Köyünde bulunan Trapezopolis Antik Kenti ve Kıranyer Köyünde Bizans kalıntıları bulunmaktadır. İlçede dokumacılık üzerine yatırımlar yapılmaktadır.

 

 

BAKLAN

         Kesin bir tarih bilinemese de, Baklan’ın 1200 yıllarında Anadolu Selçuklu Devleti zamanında kurulmuş olduğu düşünülmektedir. Baklan, 1867 yılında kaza olmuş, adliye teşkilatı kurulmuştur. 1885 yılında Kaza Teşkilatı kaldırılarak nahiye haline getirilmiştir. 1930 yılında adliye ve belediye de kaldırılmıştır. 1953 yılında yeniden belediye olmuştur. 1955 yılında bir kez daha adliye kurulmuş ise de 1960 yılında adliye kaldırılarak, nahiye statüsüne döndürüldükten sonra merkezin adı Dedeköy olarak değiştirilmiştir. Baklan, Çal İlçesine bağlı nahiye iken 1990 yılında ilçe olmuştur. İlçe Merkezi de Baklan adını almıştır.

         En önemli tarihi yapılar İlçe merkezindeki Hüsamettin Dede Türbesi ile Boğaziçi kasabasındaki Dedeköy Camisi’dir. Cami ahşap yapının güzel örneklerinden birisidir. Özellikle iç mekândaki çiçek figürleri hala canlı bir şekilde durmaktadır. Anadolu Selçuklu Uç Beylerinden Hüsamettin Bey anısına yapılmış olan Hüsamettin Dede Türbesi, türbe mezar eserlerinin ildeki en önemli örneklerinden birisidir. Yaklaşık 700 yıllıktır.

         İlçe halkının başlıca gelir kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Sanayi yönünden gelişmemiştir. İlçede en önemli tarım ürünü hububat olup, bunu endüstriyel bitkiler (anason-kimyon-haşhaş- ayçiçeği), meyve ve sebze takip etmektedir.

 

BEKİLLİ

         Bekilli ve çevresinde tarih boyunca sırasıyla Hititlerin, Frigyalıların, Lidyalıların, Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların ve Osmanlıların hâkimiyet kurdukları görülür.

Kurtuluş Savaşı sırasında ilçenin bir bölümü Yunanlılarca işgal edilmiş ancak Büyük Taarruz’la birlikte 31 Ağustos gecesi Yunan kuvvetleri bölgeden çekilerek Uşak’a doğru gerilemişlerdir.

İlçe Osmanlılar döneminde ilk zamanlar Afyonkarahisar Sancağına bağlı bir köy iken, 1884 yılında İzmir İline; daha sonra da Denizli’ye bağlanmıştır. 1910 yılında bucak olarak uzun süre Çal ilçesine bağlı kalmış, 1987 tarihinde çıkartılan 3392 sayılı Kanun ile de ilçe statüsüne kavuşmuştur.

         Bekilli ve köylerinin arazisi engebelik bir yapıya sahiptir. İlçenin tarıma elverişli, düz arazi kesimi, Çoğaşlı, Yeşiloba Köyleri ile Kutlubey Kasabası arasında bulunan “Medele Ovası”dır. İlçe halkının geçim kaynağı tarımdır. İlçenin en önemli sanayi kuruluşları; ilçe merkezinde 7, Yeşiloba Köyünde 1, Çoğaşlı Köyünde 1 ve Gömce Köyünde 1 olmak üzere 10 adet şarap imalathanesi ve ilçe merkezindeki şarapçılığın yanı sıra 4 adet sirke ve 2 adet pekmez imalathanesidir.

 

BEYAĞAÇ

         Beyağaç, Eskere Ovası adı ile anılan düzlük arazide kurulmuş bir yerleşim birimidir. Tarihin akışı içersinde Romalılara, Selçuklulara ve Osmanlılara mekân olmuştur. Osmanlı padişahlarından III. Ahmet’in kızı Mihrişah Sultan’a Beyağaç ve havalesini çeyiz hediyesi olarak vermiş ve Mihrişah Sultan da buranın gelirlerini Medine’ye bağışlamıştır. Osmanlılar döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Sazak Köyüne bağlı mahalle iken daha sonra Sarıyer adı altında köy kurulmuş, bilahare Sarıyer ile Eskere köyleri birleşerek “Beyağaç” adını almıştır.

         İlçe merkezinde ve köylerinde yaşayan halkın geçim kaynağı, tarım ve hayvancılık olup, ağırlıklı olarak tütün yetiştiriciliği ve süt sığırcılığı yapılmaktadır. İlçe kaliteli orman envali ve zengin krom madeni kaynaklarına sahiptir. Özel Sektöre ait yıllık 40,000 ton kapasiteli 300 kişinin çalıştığı bir adet krom fabrikası ile 12 maden firması tarafından 50 adet maden ocağı işletilmektedir. Yine özel sektöre ait katran ve mangal kömürü üretimi yapan 20 kişinin çalıştığı 4 adet katran ocağı bulunmaktadır. Günlük toplam 5 ton peynir üretimi yapan 4 adet mandıra bulunmaktadır. Günlük 1500 kişilik yemek üretim kapasiteli, 10 personelin çalıştığı yemek fabrikası bulunmaktadır.

 

BOZKURT

         Bozkurt, 93 Harbi (1876-1877) sırasında Balkanlardan göç eden Türkler tarafından 1876 yılında Hambat Ovasında kurulmuştur. 1955 yılına kadar köy statüsünde kalan Bozkurt, 1955 yılında bucak, 1956 yılında belediye, 20 Mayıs 1990 tarihinde yürürlüğe giren 3644 sayılı yasa ile ilçe olmuştur. İlçenin yüzölçümü 400 km2 olup, rakımı  866 metredir. Topraklarının büyük bir bölümü Hambat Ovası içindedir. 

         İlçe halkının büyük bölümü tarım ve hayvancılık ile bir kısmı da esnaflık ile uğraşmaktadır. İlçede 2 adet tekstil fabrikası, 1 adet çelik tencere fabrikası, 1 adet mermer fabrikası bulunmakta ve yaklaşık 500 işçi çalışmaktadır.

 

 

 

ÇAL

        Çal’ın arkeolojik adı “Mosyna”dır. Kayıtlarda bugünkü Dağmarmara Köyüne yakın bir yerleşim olduğu ifade edilmektedir. İlçenin tarihinin, bölgede bulunan höyüklerden MÖ II binlere kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Bölgenin, tarih boyunca sırasıyla Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, İskender İmparatorluğu, Selovkostlar Krallığı, Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu egemenliği altında kaldığı bilinmektedir. Selcen Kasabası, Dürnük, Demirdere, Keçitepesi ve Güney İlçesi yolu arasındaki alanda çok eski bir uygarlığın izleri hala görülmektedir. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra yöreye Selçuklu Uç Beyleri akınlar yapmaya başlamış, 1176 Miryakefalon Savaşı’ndan sonra da kesin olarak Türk egemenliği altına girmiştir. Bölgenin Türklerin hâkimiyetine girmesinden sonra yöreye yerleşen insanların demircilikle uğraşması nedeniyle Demirciköy olarak isimlendirilmiştir. 19.yy ortalarından itibaren ise Çağatay Türkçesinde “Yüksek Yer” anlamına da gelen “Çal” adını almış olan yörede bu isim ile ilgili olarak çeşitli rivayetler olmasına rağmen  bölgenin coğrafi konum itibariyle kullanıldığı tahmin edilmektedir. Kurtuluş Savaşı’nda ayrı bir öneme sahip olan İlçede, zamanın Çal Müftüsü Ahmet İzzet Efendi önderliğinde örnek bir bölgesel direniş hareketi gösterilerek daha işgalin ilk günlerinden itibaren mitingler düzenlenerek işgal protesto edilmiş, Çal’a yaklaşan Yunan kuvvetlerinin ilerleyişini durdurmak için Menderes Nehri üzerindeki köprüler tahrip edilmiş, silahlı direnişle daha fazla ilerlemelerine engel olunmuştur. Kurtuluş Savaşı’nda Resmi kayıtlara göre 279 Çallı şehit düşmüştür.

İlçe, 1862 yılında İzmir’e bağlı bir ilçe olarak teşkilatlanmış ve 1923 yılında Denizli’ye bağlanmıştır. İlçe nüfusunun büyük bir bölümü tarımla uğraşmaktadır. Üzüm, elma, sebze, tahıl, anason, haşhaş, kekik, ayçiçeği, yem bitkileri gibi ürünler başlıca tarımsal ürünleri oluşturmaktadır.İlçede sofralık üzüm depolanan 7 adet soğuk hava deposu bulunmaktadır. Toplam yıllık kapasiteleri 5.200 tondur. Depolanan sofralık üzüm’ün önemli bir bölümü paketlenerek ihraç edilmektedir. Toplam yıllık ihracat miktarı 2 milyon dolar olarak gerçekleşmektedir.Çal’da 9 adet şarap üretim fabrikası bulunmaktadır. Tarımsal Kuruluşların dışında ilçede sanayi kuruluşu olarak Belevi beldesi sınırları içersinde Denizli Çimento ve Denizler Beldesinde Mermer İşleme Tesisi bulunmaktadır.Belevi Beldesi sınırları içinde yıllık toplam üretim kapasiteleri 103.500 ton olan 23 adet mermer ve traverten ocağı ruhsatlı olarak faaliyet sürdürmektedir.

 

ÇAMELİ

         Tarih boyunca Güneybatı Anadolu bölgesinde insanların önemli bir sığınma ve korunma yeri olan bu yöre; Karyalılar, Roma ve Bizans İmparatorluklarında da aynı görevi görmüş ender yerlerden birisidir. Çameli ve köylerinde bulunan tarihi kalıntılar ve keramik buluntular bu civardaki yerleşimin M.Ö. 2000 yıllarına kadar gittiğini göstermektedir.

         Çameli, Denizli il merkezine 106 km mesafede olup çevresinde Acıpayam ve Fethiye ilçesi ile Burdur ili vardır. İlçe genellikle orman içersinde çok dağınık, biraz dalgalı, biraz da yayla karakterli bir arazi yapısına sahiptir. İlçe nüfusu son sayımlara göre 3000 kişidir. İlçe ekonomisi tarıma dayalıdır. Bunun yanında hayvancılık, meyvecilik ve balıkçılık yapılmaktadır.

 

 

ÇARDAK

         Çardak, 1105 yılında Maymun Dağı eteğinde “Körin” adıyla anılan mevkide Türkmen aşireti tarafından kurulmuş, daha sonra şimdiki yerleşim yerine taşınmıştır. Çardak, Selçuklular zamanında bir uç kalesi olarak, Selçukluların savunma merkezi olmuştur. İdari bölümün yeniden düzenlendiği Cumhuriyet döneminde küçük bir köy olan Çardak sırası ile önce Dinar’a, Honaz’a ve daha sonra da Bozkurt Bucağı’na bağlı kalmıştır. 1 Nisan 1958 yılında köy iken aynı tarihte ilçe olarak Denizli iline bağlanmıştır.

         Çardak İlçe merkezinde tamamen kuru tarım yapılmaktadır. Gemiş ve Beylerli Kasabaları ile Çaltı ve Gölcük Köyünde 13.500 dekar alanda sulu tarım yapılmaktadır. İlçede üretilen zirai ürünlerin başında arpa, buğday, pancar, kimyon gelmektedir. İlçede meraların az olması ve hayvansal yem üretimine yönelik tarımcılığın yeterli olmaması nedeniyle önemli bir hayvancılık potansiyeli bulunmamaktadır. Daha çok büyükbaş süt inekçiliği ve küçükbaş koyunculuk hayvancılık potansiyelini belirlemektedir. Günlük süt üretim miktarı 25,000 litre civarındadır. İlçede sanayi kuruluşları olarak KON-MER, ÜN-MER adlarını taşıyan iki adet mermer fabrikası,   SODAŞ A.Ş. ve OTUZBİR KİMYA TÜRK SAN. LTD.ŞTİ. olarak iki adet sodyum sülfat üretimi yapan fabrika vardır. Bu kuruluşlar gerek üretimleri gerekse çalıştırdıkları işçilerle ilçe ekonomisine büyük katkılar sağlamaktadırlar.

         Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi; Denizli’ye 50 km mesafede, Çardak Havaalanı ve Denizli-Afyon Karayolu bitişiğinde, kuzeyinden geçen demiryolu ile Denizli Serbest Bölgesi (DENSER) yakınında yaklaşık 3.225.913 m²’lik bir alana kurulmuştur. Alt yapı inşaatları kapsamında 14 km asfalt yol, 15km içme suyu hattı, 13.5 km kanalizasyon hattı, 15km yağmursuyu drenaj hattı, 27km yer altı orta gerilim elektrik hattı, 1000 abonelik yer altı telekomünikasyon şebekesi tamamlanmıştır. Organize Sanayi Bölgemizde 98 adet sanayi parseli, 2 adet yeşil alan, 1 adet sosyal tesis ve idari bina alanı, 1 adet TIR parkı ve gümrükleme alanı bulunmaktadır.

 

ÇİVRİL

         “Çivril” adına tarihte ilk kez Myriokephalon Savaşı’nı anlatan Bizans belgelerinde rastlıyoruz. 12. yüzyıldan kalma bu belgelerde “Çivril” adı Rum yazımı ile “Tribritzi” ve Latin yazılımı ile “Cyybrilcimani” diye geçiyor. 1954-1959 yılları arasında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına burada yapılan kazılarda M.Ö. 4000 yıllarına tarihlenen buluntular elde edilmiştir. Bu durumda Çivril’in 6000 yıllık bir tarihi vardır.
            İlçe ekonomisin temelini tarım oluşturmaktadır. Bu amaçla kullanabilen 668.760 dekar arazi bulunmaktadır. Çivril–Baklan sulaması söz konusu arazinin yarısını sulanmaktadır.  İlçede en çok yetiştirilen ürün elmadır. 1997 rakamlarına göre yıllık elma üretimi 100.000 tondur. Çivril bu üretim rakamı ile Türkiye’nin % 5’ini karşılanmaktadır. Bunun dışında yetiştirilen diğer önemli ürünler ise 66.000 ton tahıl 80.000 ton şeker pancarı ve 37.000 ton üzümdür.

         Sosyal ve ekonomik yönden gelişmeye açık olan ilçenin ticari hayatında da son 10 yıl içerisinde bir hareketlenme gözlenmektedir. Tarımdan elde edilen gelirin artması, ulaşım imkânlarının gelişmesi, okullaşma oranına bağlı olarak tüketici nüfusunun artması, ticari hayatı canlandıran başlıca unsurlar olmuştur. İlçede pek çok il merkezindeki rakiplerini kıskandıracak ölçüde mağaza ve ticarethane bulunmaktadır. Çivril halkının temel uğraşının tarım olması nedeni ile sanayileşme istenilen düzeyde değildir ancak ilçede tarıma dayalı pek çok sanayi koluna hammadde temin edebilecek durumdadır. Örneğin şeker, meyve ve meyve suyu, üzüm, elma, sirek, şarap, unlu mamuller, süt ürünleri, salça gibi gıda üretim ürünleri ve yem fabrikası kurulabilir. Son yıllarda bu durumun kabul görmesi üzerine Kızılcasöğüt kasabasına Arısu meyve suyu ve Konsantre üretim tesisleri ve Penkon Konsantre A.Ş. adı altında fabrikalar üretime geçmiştir. Ayçiçeği alım merkezleri de faaliyete geçmiştir.
            İlçede iki sanayi sitesi bulunmaktadır. Daha çok atölye düzeninde çalışan bu işyerlerinde üç adet tarım aleti yapan işletme, birkaç mobilya imalathanesi ve bir de mandıra vardır.
            İlçenin bilinen tek madeni Tokça Köyü çevresinde çıkartılan linyit kömürüdür. 5.000.000 ton rezerve sahip olan bu kömür yatakları iki küçük şirket tarafından işletilmektedir. 3.000 kilokalori ısı değerine sahip olan bu kömür daha çok konutların ısıtılmasında kullanılmaktadır.

 

 

GÜNEY

         Güney İlçesi sınırları içerisinde M.Ö. 2500-2000 yıllarından beri yerleşim olduğu sanılmaktadır. Yazılı kaynaklarda Güney İlçesi sınırları içerisinde “Sala” adlı bir kentin olduğu ve Lidya ve Frigya zamanında 300.000 dolayında nüfusu barındırdığı ifade edilmektedir. Henüz kentin yeri saptanamamıştır. Helenistik zaman, Roma ve Bizans zamanında da yerleşim mevcuttu. Gerek Sala kentinin yerinin tespiti gerekse ilçenin tarihi konusunda araştırmalar sürmektedir. Şu andaki bulgular Helenistik zamana kadar dayanmaktadır.

         İlçenin toplam nüfusu 11.717’dir. Merkez nüfusu 5.908, Kasaba nüfusu 1.185, Köylerin nüfusu ise 4.624’dür. İlçe sakinlerinin geçim kaynağı ağırlıklı olarak tütün, hububat ve bağcılıktır. Tütün ve hububat gerek devlet gerekse özel kuruluşlarca alınmakta, bağcılıkta ise sofralık ve dünyaca üne kavuşmuş şaraplık üzümler özel sektördeki çeşitli firmalar tarafından pazarlanmaktadır. İlçedeki en önemli işletmelerin başında ilçe merkezinde kurulu Pamukkale Şarapçılık gelmektedir. Söz konusu şarap fabrikası üretiminin % 25’ini Avrupa’nın çeşitli ülkelerine ihraç etmektedir.

         İlçe sınırları içerisinde Adıgüzel ve Cindere isimlerinde 2 adet baraj gölü bulunmaktadır. İlçe Merkezine 8 Km uzaklıktaki Güney Şelalesi görülmeye değer doğal güzelliklerin başında gelmektedir.

 

HONAZ

         Yerleşim yeri olarak ilk kuruluşundan sonra zaman içerisinde yeri ve adı değişerek, günümüze “Honaz” adıyla ulaşmıştır. İlk şehir, Honaz Dağının 3km kadar kuzeyinde yer almış, ancak geçirdiği deprem felaketi sonucu yeri değişmiştir. Yeni kurulan şehrin de aynı sonu yaşaması üzerine bir kez daha yeri değişmiştir. Antik çağda Yunanlılarının bir kolonisi iken, önce Seleukos, sonra da Bergama Krallığının yönetimine girmiş, arkasından da Roma ve Bizans İmparatorluklarının egemenliğine geçmiştir. 1071 yılında Selçuklular tarafından Türk topraklarına katılmıştır. Antik şehir, bugün “Hüyük” olarak bilinen yerde, geçmişin ihtişamıyla gömülü olarak, gün yüzüne çıkarılmayı beklemektedir.

         İlçenin güneyinde yer alan ve 2571 metrelik zirvesiyle Ege Bölgesinin en yüksek noktasına sahip olan Honaz Dağı geniş yer kaplar. Dağın kuzey etekleri fazla geniş olmayan ancak verimli bir ova olarak Çökelez Dağına kadar uzanır. İlçe topraklarından geçen en önemli akarsu Aksu Çayı’dır.

         Tarım, özellikle ilçe merkezinde başta gelen uğraş alanıdır. İlçenin de simgesi haline gelen kiraz, en önemli tarım ürünüdür. 2009 yılında kiraz mevsiminde 20.640 ton kiraz üretilmiştir. İlçede kirazın sekize yakın türü üretilmektedir. Özellikle Napolyon cinsi dünya pazarında da aranan bir türdür. İlçede bağcılık da son yıllarda önem kazanmıştır. 2009 yılında 36.600 ton üzüm üretilmiştir. Kiraz ve bağcılık dışında başta domates olmak üzere tropikal meyveler hariç hemen hemen her türlü meyve ve sebze üretilmektedir. Buğday, Şeker Pancarı, Pamuk, mısır ve tarla ürünleri de ilçede üretilmektedir.

         Honaz bölgesinde kurulu olan sanayi tesisleri tarafından istihdam edilen işçi sayısı yaklaşık 24.000 kişidir. Bölgedeki sanayi tesislerinin tam kapasite ile üretime geçmesi halinde bu sayı tahmini olarak 30.000 kişi civarında olacaktır. İlçe sınırları içerisinde bulunan Organize Sanayi Bölgesi ve çevresinde irili ufaklı yaklaşık 150 fabrika bulunmaktadır. Buralarda başta tekstil ürünü olmak üzere değişik sanayi ürünleri elde edilmekte, yurtiçi ve yurt dışına pazarlanmaktadır. Organize Sanayi Bölgesi ilçenin ekonomisini ve sosyal yaşantısını dolaylı olarak olumlu yönde etkilemektedir.

 

KALE

         İlçenin ilk adı olan “Tabas” incelendiğinde, “Taba” sözcüğünün kaya anlamına geldiği, kayalık bir tepe üzerinde kurulduğundan, bu adı aldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca “Taba” kelimesi, “maiyetindekiler, bağlı olan insanlar” anlamına da geldiğinden, “krala bağlı insanlar, kralın maiyetindekiler” olarak nitelendirilebilir. Diğer taraftan; Tabae’nin bir başka adı Türklerle birlikte, Davas veya Tavas olarak günümüze kadar söylenip gelmiştir. İlçe ilk olarak antik Tabas kentinin harabeleri üzerine kurulmuştur. Bu şehir, iki surlu bir kaledir. Kaleden dolayı, Kale Davaz olarak bilinir. 1950 yılından sonra ise, sadece Kale denilmeye başlanmıştır. Denizli-Muğla karayolunun 78. km’sinde bulunan Tabae, doğal bir kale görünümündedir. Tabae, Büyük İskender’den sonra Anadolu’da kurulan kent devletlerindendir ve Helenistik dönemden günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahne olmuştur. Antik dönemde kendi adına altın sikke bastırılmıştır. Roma Hamamı ve Osmanlı’ya ait Cevherpaşa Camii, günümüze kadar gelen kalıntılardır.

         Osmanlılar döneminde Kale, Menteşe Defterdarlığına bağlanmıştır. Kale önceleri “Has” toprağı iken daha sonraları, “Tımar” olarak değiştirilmiştir. Zamanla burası III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan’a verilmiş ve topraklar vakıf haline getirilmiştir. XX. yy başlarında vakıf, Mabeyn Kâtiplerinden Ali Cevdet Bey’e hibe edilmiştir. 1811’de idari teşkilatta yapılan düzenlemede Menteşe Sancağı, Aydın eyaletine bağlandı.

         İlçenin ekonomisi genelde tarım ve hayvancılığa dayanır. Bunun yanında ormancılık, küçük sanayi ve el sanatları, ticaret, madencilik ekonomiye katkı yapmaktadır.

 

SARAYKÖY

         Sarayköy ilçesinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemesine rağmen, XlV. yüzyılın sonlarına doğru Türkmen aşiret Reisi Sarı Bey tarafından kurulduğu rivayet edilmektedir. Sarı Bey’in kendi adı ile kurduğu köyün adı, daha sonraları çeşitli değişikliklere uğrayarak günümüzde Sarayköy’e dönüşmüştür. 1763 yılına kadar köy olan Sarayköy, bu tarihte Aydın iline bağlı bucak olmuştur. 1867 yılında Denizli livasının kazaya çevrilmesi üzerine, Denizli’ye bağlı bir nahiye olarak statüsünü korumuş, 26 Şubat 1882 yılında Denizli’nin sancak olması üzerine bu tarihten itibaren Denizli Sancağı’na bağlı bir kaza olmuştur.

15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgal ederek Aydın, Nazilli ve Sarayköy’e doğru ilerlemeleri karşısında Sarayköy Heyet-i Milliyesi zaman kaybetmeden harekete geçmiş ve Müftü Ahmet Şükrü Yavuzyılmaz, Sarayköy ve civarında eli silah tutabilen herkesi toplamıştır. Bu girişim sayesinde toplanan gönüllü kuvvet Menderes köprüsünü ve havalisini koruyarak, düşmanın ilerlemesini ve Denizli’ye girmesini engellemiştir. Bu günün anısı ve Sarayköylü vatanseverlerin gösterdiği kahramanlık nedeniyle bir efe heykeli yaptırılmış, bu heykel Sarayköy’ün sembolü olmuştur. Her yıl 24 Mayıs gününde bu anlamlı ve coşkulu olay tüm ilçede “Sarayköy’ün Milli Mücadeleye Katılım Günü” olarak şenliklerle kutlanmaktadır.

         Sarayköy ve çevresinde en gelişmiş sanayi dalı dokumacılıktır. Eskiden beri Babadağ ve köylerinde yürütülen dokumacılık son yıllarda Sarayköy’ün çevre köylerine de girmiştir. Buralarda çoğunlukla tüccar için fason dokunan ham bezler daha sonra işlenerek ve desen baskıları yapılarak çarşaf ve nevresim halinde piyasaya sunulmaktadır. Köprübaşı köyündeki iki tekstil fabrikası bu yöntemle ürettiği tekstil mamullerini yurt dışına ihraç etmektedir. Sarayköy’de bulunan meşrubat fabrikasında gazoz ve kola gibi içecekler üretilmektedir. 

         Sarayköy’de bahçe kültürü de oldukça yaygındır. Şeftali, erik, kayısı başta olmak üzere çok sayıda meyve yetiştiriciliği yapılmaktadır. Tarımın en önemli geçim kaynağı olduğu Sarayköy’de pamuk üretimi ve bağcılık önde gelen üretim alanlarıdır. Denizli-Sarayköy güzergahı üzerinde 300’e yakın sanayi tesisi bulunmaktadır.

 

SERİNHİSAR

         İlçenin eski adı Kızılhisar’dır. Kızılhisar’ın M.Ö. 1400-1500 yıllarında kurulduğu sanılmaktadır. Uzun yıllar çeşitli imparatorlukların yönetiminde kalmıştır. M.S. 1077’de Anadolu Selçuklularının idaresi altına girmiştir. Kızılhisar ve çevresi, Oğuzlar ve bunların bir kolu olan Avşarlar tarafından kurulmuştur. XVI. Yüzyılın başlarında Karaağaç Ovasına hâkim Yöredağı eteğinde önce Kepez sonra Yerlikaya adıyla köy olarak kurulmuştur.

            Kızılhisar 1429 yılından İstiklal Harbi’ne kadar Osmanlı İmparatorluğunca idare edilmiştir. 1300’lü yıllarda taş ve tuğladan yapılan küçük bir hisardan dolayı Kızılhisar adını almıştır. Bu isim tuğla ve toprağın kırmızı olması nedeniyle verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda Kızılhisar karyedir. 1930’da Nahiye Müdürlüğü kurulmuştur. Kızılhisar 19/06/1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla 103 yeni ilçe kurulmasıyla birlikte “Serinhisar” adını alarak ilçe olmuştur.

         İlçe merkezi nüfusunun %50’si leblebi üretimi ile uğraşmaktadır. Leblebi üretiminin ilçedeki gelişimi yaklaşık 30 yıl öncesine dayanmaktadır. Ham madde olan nohut Uşak ve Balıkesir illerinden temin edilmektedir. Şu anda yaklaşık 103 tane imalathane vardır. İmalathanelerin tamamına yakını aile işletmesi şeklinde olup evlerin hemen altında veya yanındadır. Büyük işletme şeklinde 10 adet iş yeri mevcuttur. Bu imalathanelerde genelde aile fertleri çalışmaktadır. Aile işletmeleri birinci imalatı gerçekleştirmektedir. Büyük işletmeler ise ikinci imalatı (soslu, çıtır, tuzlu, karabiberli, çifte kavrulmuş, şekerli) gerçekleştirmektedir.

            İlçeye bağlı Yatağan Kasabasında bıçak üretimi yapılmaktadır. 3021 nüfuslu kasaba halkının yarısı geçimini bıçak üretiminden sağlamaktadır. Kasabada bıçak, bağ makası, çekiç, testere, köstebek tüfeği, çakı, kapan üretimi yapılmaktadır. Üretim genelde aile işletmelerinde gerçekleşmektedir. Bu alanda Yatağan Kasabasında Demircilik, Tarakçılık, Halıcılık Yapı Kooperatifi 1951 yılında kurulmuştur.

 

TAVAS

            Tavas, tarihi bakımdan eski ve önemli yerleşim yerlerinden biridir. 1883 yılında Denizli Sancağı’na bağlı ilçe olmuş ve 1890 yılında da belediye kurulmuştur. Yörede insan yaşamı M.Ö 5000 yıllarına kadar dayanmaktadır. Tavas, tarihi süreç içinde Yunan, Roma, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde kalmıştır. İlçeye bağlı bazı köy ve kasabalarda Yunan, Roma ve Bizans devrine ait tarihi eserlere rastlanmaktadır. Ayrıca Kızılcabölük Kasabası, Vakıf Köyü gibi yerlerde antik kent kalıntıları bulunmaktadır.

Cumhuriyet tarihinde İlçe düşman istilası görmemiştir. Milli Mücadele’ye Milis kuvveti olarak Köpekçi Nuri Efe, Gandak Süleyman Efe, Harmandalı oğlu Mustafa Efe, Kocaman oğlu Emin Efe, Tahir ve Ahmet Çavuş Efeler katılmışlardır.

İlçede istihdama katkıda bulunmak amacıyla 2009 yılında KASDP Projeleri kapsamında 3 adet Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Projesi 826.100,00 TL,  gelir getirici iş kurma projeleri kapsamında 15 proje 146.381,00 TL’lik bütçe ile uygulanmıştır.

            İlçede yıllık 36 bin ton kapasiteli küçükbaş, büyükbaş ve kanatlı hayvan yemi üreten bir yem fabrikası, bornoz üretimi yapan bir tekstil fabrikası, 1 adet plastik imalathanesi, ilçe merkezinde 120 iş yeri kapasiteli küçük sanayi sitesi, özellikle kot imalatına yönelik olarak çalışan 400’ün üzerinde terzihane mevcuttur.

Turizm yönünden ilçede birçok tarihi eser ve antik kentler bulunmakta ve her yıl binlerce yerli ve yabancı turist ağırlanmaktadır.

Denizli İli Resim Galerisi

akkoy golemezli camur kapliasi
babadag dokuma
bekilli sarapcilik
beyagac kartal golu
BAKLAN husamettın dede turbesı
bozkurt
cardak acigol
cal uzum
cameli
cevril isikli gol
honaz
guney
saray koy jeoteral
kale biber
serin hisar
tavas baklava

Reklamlar

Baykent Tekstil - Tıklayınız.! Baykent Tekstil - Tıklayınız.!
Amiroğlu Madencilik A.Ş - Tıklayınız.! Amiroğlu Madencilik A.Ş - Tıklayınız.!
Pekdemir Çiftlik Ve Petrol - Tıklayınız..! Pekdemir Çiftlik Ve Petrol - Tıklayınız..!
Clossae SPA Hotel - Tıklayınız..! Clossae SPA Hotel - Tıklayınız..!
Denizli Cam - Giriş İçin Tıklayınız..! Denizli Cam - Giriş İçin Tıklayınız..!
Faber Mermer- Giriş İçin Tıklayınız..! Faber Mermer- Giriş İçin Tıklayınız..!
Varol Tekstil - Giriş İçin Tıklayınız..! Varol Tekstil - Giriş İçin Tıklayınız..!
Erdem Mermer - Giriş İçin Tıklayınız..! Erdem Mermer - Giriş İçin Tıklayınız..!