Osmanlı mimarisi basit, kullanışlı, ince, zarif,
vakur ve heybetlidir. Muhteşem saray tipi XIX.asırda Batı'dan gelerek
girmiştir. Bununla beraber Allah adına yapılan camiler tamamen abidevidir.
Camiler çevreleri bir sürü sosyal müessese ile örülür ve bir "külliye"
teşkil ederler.
Osmanlılar fevkalâde imarcıdır. Yapıları kendi
medeniyetine ait olmasa bile ihtimamla korur. İmar görülmediği hiçbir
imparatorluk köşesi yoktur. Dişinden tırnağından arttıran mütevazı
mahalle zenginleri bile, bir mescid yaptıramadığı takdirde bir çeşme
yaptırır veya bir mektep tamir ettirir. Toplum anlayışı fevkalâde
güçlüdür. Kendilerinden sonraki nesiller içinde şefkat fikri çok
gelişmiştir.
Mimar Sinan'ın dünya tarihinin en büyük mimarlarından
biri belki birincisi olduğunda ittifak vardır. Bir asır yaşayan
ve son yarım asrını mimarbaşı olarak geçiren Sinan şu eserleri yapmıştır.
81 cami, 50 mescid, 55 medrese,19 türbe, 14 imaret, 3 hastahane,
7 su bendi (baraj), 8 köprü, 16 kervansaray, 33 saray, 32 hamam,
6 mahzen, 7 d'arulkurrâ. Bu 441 eser bütün imparatorluğa dağılmıştır.
Camiler
Osmanlı her çeşit yapı yapmıştır. Fakat en önemlileri
şüphesiz camilerdir. Cami bir şehirde merkez teşkil ediyor ve pek
çeşitli binalar etrafını çevirerek bir kültür sitesi halini alıyordu.
Bunlara "Selâtin Camii" deniliyordu. Başta padişahlar
olmak üzere hânedan mensuplarının yaptırdıkları daha çok bu şekildeydi.
Camilerde zarif, sade, fakat süzülmüş bir zevk
mahsulü olan çini, mermer, tahta veya sıva üzerine nakış gibi süslemeler
vardı.
Aşağıda yer alan mekanları detaylı olarak görebilmek için resimlere
tıklayınız.
|