<   14 Nisan 2006  Cuma    

Haftanın Linki  :   Estore Online Alışveriş

Arşiv     

HABERLER
 

      Ana Sayfa

      Güncel

      Politika

      Dünya

      Ekonomi

      Teknoloji

      Magazin

      Eğitim

      Sağlık

      Spor

      Yazarlar

      Yazı Dizisi

      Röportaj

      Otomobil


EKLER
 

      Cumartesi

      Pazar

      Pencere


BÖLGELER
 

      Akdeniz

      Ege















Yazarlar / Atilla Aydoğdu

Hayır inanmıyoruum... Avrupa Yakası bitiyormuş

atilla.aydogdu@aksam.com.tr

 

Avrupa Yakası 100. bölümüyle yakında ekranlara veda edecekmiş. Dizinin yapımcısı Sinan Çetin açıklamış. Üstelik son yedi bölümde Ata Demirer yer almayacak. Bana sorarsanız her iki karar da çok isabetli olmuş. Öncelikle son iki sezondur Avrupa Yakası'nın konu sıkıntısından mustarip olduğu her sahnesinden belli oluyordu. Bu nedenle kahramanlarımız sürekli hayal kurmaya başlamışlardı. Bu hayallerin ise ya Lale Devri'nde geçmesi ya da Brezilya dizileri kıvamında olması gerekiyordu. Bu nedenle kendi kendini tüketmiş bir diziyi hala reyting alıyor diye temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp seyircinin önüne sürmek yerine sona erdirmek bence çok daha onurlu bir davranış... Gelelim ikinci kararı neden 'yerinde' bulduğum konusuna. Büyük olasılıkla siz de duymuşsunuzdur; geçtiğimiz günlerde Ata Demirer, dizide annesini canlandıran Hümeyra ile kavga etmiş. Ata Demirer'in geçen yıl atlattığı 'Verecen mi?' kazasından daha vahim bir olay bu kavga... Öncelikle Hümeyra'nın bu ülkede 'en çok aşık olunan kadınlar'ın başında geldiğini biliyor mudur Demirer, sormak lazım. Biri çıkıp sanat camiası, sanat camiası deyip durdukları şu üç karışlık mekanda müzikten tiyatroya, sinemadan televizyona hangi alanda eser üretirse üretsin her birinin altından yüzünün akıyla çıkan Hümeyra'dan başka bir sanatçının adını zikredebilir mi? Çok zor... Sinemada iyi olan sahnede patlar, albümü satanın dizisi çatlar, dizide tutturan tiyatroda çakar bu memlekette. Ben sırf bir zamanlar Hümeyra'yla evlenen ve kısa bir süre sonra hastanelik eden Fikret Hakan sunuyor diye 'Yeniden 70'lere' programını izlemeyen Hümeyra fanatikleri biliyorum. (Mesela ben!) Bu ülke Avrupa Yakası ve Ata Demirer olmadan da yaşanır bir yer olur muhakkak ama Hümeyra'sız bir Türkiye bence her daim eksik kalır.




At kuyruğuna kelebek konduranlar

'Sanat camiası'nda yer alan en hafif tabiriyle 'saygıdan b”haber' yeni yetme isimlerle yıllardır sahnenin tozunu yutmuş sanatçılar arasındaki 'irtifa farkı' göz ardı edilir gibi değil. 10 gün önceki Televizyon Makinası'nda da böyle bir 'dağlar kadar fark'a şahit olmuştuk. Bir yanda 40 yıldır seslendirdiği şarkılarla hepimizin hayatlarına nüfuz etmiş olmasına rağmen hiç kadri kıymeti bilinmemiş bir sanatçı; Belkıs Özener oturuyordu. Diğer yandaysa henüz albümü bile piyasaya çıkmamasına rağmen 'küçük, büyük, orta boy ya da her ne boyuttaysa bütün dağları ben yarattım' havalarında dolanan, sorulan sorulara terbiyesizce yanıtlar vermeyi marifet sayan adını şimdi anmak istemediğim biri vardı. Kelimenin tam anlamıyla 'arsız' bir üslup ile kendinden bahsetmeyi bile zul sayan bir anlayış karşı karşıya. Hani 'arsız' ya da 'terbiyeden yoksun' lakin tüm bunları göz ardı etmemizi sağlayacak bir yetenek, bir başarı olsa ortada, öpüp de başımızın üstüne koyacağız. Ama bizim gördüklerimiz nedense bu insanların popolarının hemen üzerlerine kondurulmuş bir kelebek dövmesi oluyor her zaman. Bu da insanın aklına doğal olarak 'at kuyruğuna konmuş sinek'i getiriyor ki zaten bu insanların 'sanat camiasındaki pozisyonları' da bana kalırsa bir 'at sineği'nden hallice!




Meğerse 'geyşa' demek sanatçı demekmiş

GeçtİĞİmİz haftaki Haftalık dergisinde 8 yıl geyşalık eğitimi almış Japon pop starı Hanayo'yla yapılmış bir röportaj vardı. Hanayo'nun sözlerinden öğreniyoruz ki; Japonca'da 'gei' sanat demekmiş, 'sha' da kişi... Birleşince de 'sanatçı' oluyormuş. Düşünüyorum da bizim 'sanatçı'larımız' diyorum, tıpkı 'geyşa' kelimesinde olduğu gibi 'sanatçı' kelimesini de yanlış mı algılıyorlar acaba... Nasıl 'geyşa' deyince kimilerinin aklına hemen, erkeğine hizmet eden, onun bütün arzularına cevap veren kadınlar geliyorsa, belki bizim sanatçılarımızın bazılarına akıllarına da sanat deyince buna benzer eylemler geliyordur. Belki bu nedenle 'sanat için' büyük bir arzuyla soyunuyorlardır hemen ya da 'göze hitap' etmekten 'kulakların pasını silmeye vakit bulamıyorlardır. Eh 'sanat aşkı' bu, bir yandı mı söndürebilene aşk olsun!

    11.04.2006


 
 









 
  Bu site Akşam Yayın Grubu, Bilgi Sistemleri Direktörlüğü tarafından yapılmıştır. ® 2005
 
En iyi 1024x768 İnternet Explorer Browser ile görüntülenebilir.
  Reklam | İletişim | Künye
Editöryal soru ve önerileriniz için tıklayınız.   
Teknik soru ve önerileriniz için tıklayınız.