Kentin "yazılı
tarihçesi" bilgileri az olmakla birlikte, Prof. Arif Müfid Mansel'in
araştırmalarına kadar da ciddi arkeolojik bir çalışma yoktur. 1936'da Türk Tarih
Kurumu adına Prof. Arif Müfid Mansel'in yaptığı arkeolojik kazılarda bölge
tarihine ışık tutacak ipuçlarına rastlanmıştır. Buna göre Trakya kültürü, Ege ve
Balkan kültürleriyle ilişkilidir. İlk Tunç Çağı'na ait buluntular, bölgenin Ege
kültürleriyle ilişkisinin varlığını ortaya koymaktadır. Yine yakın tarihte
(1981) yapılan kazılarda elde edilen bulgular, bölgede kalkotik dönemin
yaşandığını ve Balkanlar-Kuzey Anadolu kültürleriyle ilişkilerin varlığını
gösterir.
İ.Ö. 2000'lerde Balkanlarda
yaşayan Traklar, kuzeybatıdan İlliryalıların baskısı ile göçe zorlanmış ve
Anadolu'ya doğru göç başlamıştır. Göç sonucunda bazı Trak kavimlerinin "Trakya"
adı verdikleri bölgede kalmaları, bir bölümünün Anadolu'ya göçmeleri ile
Anadolu, Türk kabilelerininin yerleşim yeri olmuştur. Trakya ismi Traklardan
gelmektedir. İ.Ö. VI. yy.'a kadar Trak kabilelerin yerleşim yeri olan bu
bölgenin bu tarihten itibaren yönetimi de değişmiştir.
İ.Ö. 558 Yunan, VI. yy.'dan
itibaren Pers IV. yy. Makedon ve İ. Ö. I. yy.'da Roma egemenliğine giren Trakya,
Roma'nın doğu toprakları sayılırdı.
Roma İmparatorluğu İ. S. 395'te
Theodosius döneminde ikiye ayrıldı. 490-518 dönemlerinde bölgede Bizansın kendi
iç çatışmaları yaşandı. 540'lı yıllarda Hunlar, 590'larda Avarlar Balkanları
yağmaladılar. 626'da Avarların tekrar saldırısına uğrayan Trakya, büyük
karışıklıklar yaşadı. Bölgede 760-924 arasında Bulgar-Bizans çatışmaları vardı.
1064'te Konanların
saldırılarına maruz kalan Uzlar Trakya'yı istila ettiler.
1122'de Bizans-Peçenek
çatışmalarında tutsak alınan pek çok Peçenek, Bizans tarafından Trakya'ya
yerleştirildi.
Trakya, 1190 tarihinde Haçlı
Seferleri ile istilalara uğradı. 1192'de bugünkü Lüleburgaz ve çevresinde
gerçekleşen Bizans-Haçlı savaşında Bizans yenildi. Haçlı seferleri sırasında
1204'teki yenilgiyle Trakya Latinlerin egemenliğine girdi. Tam anlamıyla
sömürünün yaşandığı bu dönemden sonra 1264'te Bulgar ve Tatar saldırılarıyla
sarsılan bölge, Katalon askerleri ve Türk askerlerinin (1304-1305) baskısını
yaşadı. Bizans İmparatorluğu'nun çöküşünün hızlandığı bu dönemde İmparator
Anolronikos yaklaşık 10-15 yıl tahtta kalmayı başardı; ancak Trakya'daki
mücadele durmadı. Bizansın taht mücadeleleri, Trakya topraklarındaki
egemenliğini iyice zayıflattı. Bu dönemdeki Bizans-Osmanlı ilişkileri,
Trakya'nın Osmanlılar tarafından fethini kolaylaştırmıştır.
I. Murad döneminde fethedilen
Lüleburgaz, 1879'a kadar Vize sancağına bağlı kalmıştır.
Bölge, 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı'nda ağır bir işgal geçirdi. Lüleburgaz Ruslar tarafından işgal edildi.
Berlin anlaşmasıyla işgalden kurtulan Trakya, yoğun göç hareketleriyle
karşılaştı. 20. yy. başlarında Osmanlı Devleti'nin yaşadığı bunalımlar bölgede
işgallere, direnişlere, göçlere yol açtı.
1912'de patlak veren Balkan
Savaşları; siyasi çalkantılar içindeki Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı
öncesinde savunmasız ve hazırlıksız yakalanmasına ve ağır bir yenilgi almasına
neden oldu. 1912'de başlayan saldırıların birincisini Osmanlı ağır kayıplarla
kapattı. 1912 yılının 26-27-28-29 Ekim'inde Lüleburgaz'da yaşanan Balkan
Muharebeleri, savaşın en kanlı çatışmalarıdır. Bulgarlar Çatalca'ya kadar
dayanırlar. Avrupa devletlerinin araya girmesi ile Londra Konferansı yapılır.
Daha sonra I. Balkan Savaşı'nda kaybedilen bu topraklar geri alınacaktır.
Yöremiz, Mondros Mütarekesi'ne
kadar siyasal sorunlarla karşılaşmadı; ancak I. Dünya Savaşı ve Mondros Ateşkesi
ile ağır sorunlar yaşandı.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında
hemen hemen tüm itilaf devletlerinin Trakya'ya ilişkin hesapları vardı.
İngiltere, Fransa ve Rusya birbirlerini kollayan siyasetler içindeydiler. 1917
Rus Devrimi ile Çarlık Rusyası'nın devre dışı kalması, Yunanistan'ı yeni bir güç
olarak ortaya çıkarmıştı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasıyla birlikte İtilaf
Devletleri, Trakya'da adım adım denetim kurmaya başladılar. Mütakere'nin beşinci
gününde bir Fransız alayı; Uzunköprü, Sirkeci, Kırklareli demiryolunu işgal
etti. Bu işgal uzun sürmedi. 14 Ocak 1919'da bu kez Yunan askerleri tren yolu
hattını ve istasyonları işgal ettiler. Daha sonra işgal yavaş yavaş
yaygınlaşmaya başladı. İtilaf devletlerinin Paris Barış Konferansı çalışmalarını
yaptığı sırasında, Trakya Paşaeli Cemiyeti de çalışmalarını hızlandırmış, 5
büyük kongre toplayarak halkı bağımsızlık için mücadeleye çağırmıştır. Sanremo
Konferansı ile Trakya Yunanistan'a bırakılmış, 20 Temmuzdan itibaren de kasaba
ve köylerimiz işgal edilmeye başlanmıştır. Altı günlük çarpışmadan sonra
bölgenin tamamı işgal altına girmiştir. Lüleburgaz'ımıza Yunan askeri 22 Temmuz
1920'de girmiştir. Özellikle Lüleburgaz Kongresi'nde etkili olan Lüleburgazlı
yurtseverler, büyük baskı ve işkence görmüşler ve 2 yıl sürecek bir zulüm
yaşanmıştır. Resmi bina ve evraklara el konmuş, yüzlerce hayvan alınmış,
tonlarca tahıl zaptedilmiş; ölüm, tecavüz, sürgün ve işkence günlük hayatın bir
parçası olmuştur. Lüleburgaz ve Edirne arasındaki bütün köyler yağmalanıp tahrip
edilmiş, işyerleri talan edilerek halkın ileri gelenleri tutuklanıp sürgüne
gönderilmiştir. Bu baskı ve zulüm karşısında Trakyalılar, coğrafi koşullardan
yararlanarak İğneada, Demirköy, Saray, Çerkezköy, Vize, Pınarhisar, Kırklareli,
Muratlı civarında silahlı milis kuvvetleri ile Yunan askerlerine, Rum ve Ermeni
çetelerine karşı aylarca başarılı bir mücadele verdiler. Direnişleriyle Yunan
askerinin bir bölümünün Anadolu'ya geçmesini önleyerek Batı Cephesi'nde
güçlenmelerini engellediler ve ulusal mücadeleye önemli katkılar sağladılar.
Sakarya Savaşı'ndan sonra
başlayan ve 30 Ağustos 1922 zaferiyle sonuçlanan askeri başarılar, sömürgecileri
Türk Devleti ile 11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkesi'ni imzalamaya zorlamıştır.
Yapılan ateşkes gereği 22 Ekim 1922'de Yunan askerleri Lüleburgaz'dan
çekilmişler ve kentimiz Fransız askeri birliklerine teslim edilmiştir.
Cumhuriyet sonrasında çok
partili siyasal yaşama geçinceye kadar Lüleburgazda yerel yönetimde CHP'li
adaylar Belediye Başkanlıkları ve Meclis Üyelikleri görevlerinde bulundular. Çok
partili siyasal düzene geçişten sonra farklı siyasal partililerin yerel
yönetimde görev aldıklarını görürüz.
Şevket Ödül, Zühtü Akın, Hasan
Tahsin Uzun, Mehmet Ali Ceylan, Feyzullah Çarıkçı, Mehmet Dedeoğlu, Cemal
Özbilen, Ahmet Sezai Özbek, Gürcan Ersin Kırklareli Milletvekili olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisi'ne Lüleburgaz'dan seçilen milletvekillerimizdir. Naci Arı
ve Ali Alkan ise 1960'tan sonraki dönemde Kırklareli'ni Senato'da temsil eden
Lüleburgazlı senatörler olmuşlardır.
Cumhuriyet'le birlikte tarım,
hayvancılık, ticaret ve sanayi; Lüleburgaz'da uygun bir gelişme olanağı bularak
2000'li yıllarda Lüleburgaz'ı Trakya'nın sanayi ve ticaret kenti durumuna
getirmiştir.
Kaynak: Lüleburgaz Belediyesi
|