Sait Çetinoğlu
Birkaç
yıl öncesinde İpsiz Recep ile ilgili bir yazımda[1],
İpsiz’in tiyatro sahnesine taşınmasıyla örnek
alınamayacak bir kanun kaçağının kahraman haline
getirilmesinin bölge gençleri açısından vahim
sonuçlar doğuracağına dikkat çekilmişti. Ancak
İpsiz’in ulusal bir Tv kanalında dizi haline
getirilerek ulusal bir kahraman haline
getirileceği o zaman aklıma ve hayalime
gelmemişti.
İpsiz recep önemli bir
Teşkilat-ı mahsusa elemanı olarak 1. savaş
sırasındaki faaliyetleri Doğu Karadenizdeki
Teşkilat-ı mahsusa faaliyetleriyle içiçedir.
Doğu Karadeniz bölgesi Rusya
ile sınır olduğunda Teşkilat-ı Mahsusa için
önemlidir. Bu nedenle daha savaş başlamadan
Teşkilat-ı Mahsusa’nın örgütlenmesi için büyük
çaba sarf edilir.
İttihad
tam anlamıyla Trabzon’a çıkarma yapmıştır.
Osmanlı savaşa henüz daha dahil olmadan
Almanya’nın Çarlık Rusya’sına savaş açmasıyla
birlikte İttihat ve Terakki Çarlık Rusya’sına
sınır olan bölgelere Almanya’nın
yönlendirmesiyle dikkat kesilir. Savaşın
başlamasıyla birlikte – Osmanlı henüz savaşa
dahil olmamıştır- Ağustos başında İttihat ve
Terakkinin İstanbul katib-i mes’ulleri son
derece geniş yetkilerle ve son derece gizli
olarak, kara yoluyla Erzincan’a hareket ederler.
Bunların başında
Hamal Ferit, Hasan Basri, Memduh Şevket
(Esendal) Etem,ve Küçük Hasan vardır. Bu hareket
o kadar aceledir ki ailelerine bile haber
veremezler. Bu heyetin dışında
Bahaeddin Şakir, Ömer Naci, Reşit Bey,
Ruşeni (Barkın)
olduğu 20 kişilik gurup da Erzurum’a
hareket eder. Yenibahçeli Nail
(1926
yılında M. Kemale suikast teşebbüsünde bulunduğu
gerekçesiyle idam edilmiştir) de bu sırada
Trabzon’a gelmiş, Trabzon İttihat ve Terakki
katib-i mes’ullüğünü üstlenmiştir. Bahaeddin
Şakir Erzurum’da kalırken, Kara Kemal birinci
gruptakileri Trabzon’a çağırır.Yenibahçeli Nail,
Trabzon’da Trabzonlu Rıza ile birlikte bölgede
Teşkilat-ı Mahsusa’yı örgütlemeye başlarlar. İlk
iş bölgedeki eşkıyaya boyun eğdirecek ve
kendilerine bağlayacak önlemleri almaya
başlarlar. Eli sopalı mutasarrıf olarak tanınan
Rize mutasarrıfı Cemal Azmi’nin vali olarak
Trabzon’a tayin edilmesi bu önlemlerin başında
gelmektedir. Bölgede ayrıca İttihat ve
Terakkinin önemli fedaileri de idari
görevlerdedirler. Serez fedailerinden Abdülkadir
(1926 yılında M. Kemale suikast teşebbüsünde
bulunduğu gerekçesiyle idam edilmiştir) de bu
sırada Gümüşhane mutasarrıfıdır. Filibeli Hilmi
(1926 yılında M. Kemale suikast teşebbüsünde
bulunduğu gerekçesiyle idam edilmiştir)
Ardahan’dadır. Bu murahhaslar’ın ilk işi Trabzon
hapishanesinde bulunan mahpuslardan istifade
etmek, mahpusları hapishaneden çıkarmak,
zabitlerin kumandasında bunlardan çeteler teşkil
etmek ve bilhassa çetecilikte şöhret kazanmış
olanları elebaşı yapmak gibi kararlar alınır.
Adliye vekilliğinden mahpusların tahliyesi
kararı çıkar, daha sonra bunlara cezalarına
münasip rütbeler verilecektir (100 yıl
üstündekiler subay, 15 yıl üstündekiler çavuş, 5
yıl üstündekiler ise er olarak Teşkilat-ı
mahsusaya alınacaktır, 5 yıl altında ceza
alanlar dikkate alınmayacaktır. Savaş sırasında
askerlikten kurtulmak için 5 yıl altında cürüm
işleyenlerin çoğalması ve ordunun zaafa uğraması
yüzünden alınan bir kararla bunlar da askere
alınacaktır. Buna karşılık frengili olanların
askere alınmamasını fırsat! bilenler kendilerine
frengi bulaştıracaklar, ordu buna karşı bu
frengililerden amele taburları oluşturacaktır[2])
Kara Kemal yanında bir alman askeri heyetle
birlikte Trabzon’a gelir, yapılanları ve
önlemleri denetler. Kara Kemal’in yanındaki
Alman askeri yetkililerinden sorumlu olan Mosel,
ünlü
ölüm
hüsarları alayına mensuptur (ilginçtir
Almanlarda Trabzon bölgesinde kendi Teşkilat-ı
mahsusalarını örgütlemek çabasındadır[3]).
Bu arada bu gizli görevlilerin herhangi bir
şekilde yaralanmaları ve hastalanmaları halinde
tedavileri için doktor Yunus Vasfi Bey yemin
ettirilerek Teşkilat-ı mahsusa ya alınır. Vali
Cemal Azmi de yemin ettirilerek Teşkilat-ı
Mahsusa’ya alınacaktır. Erzurum’da bulan heyet
ile Trabzon’daki heyet Bayburt’ta buluşur son
önlemleri görüşürler Trabzon heyetinde Kara
Kemal ve Rıza, Erzurum heyetinde Bahaeddin Şakir
ve Filibeli Hilmi vardır. Ekibe daha sonra Yakup
Cemil ve Alman Albay Stange de katılarak ekip
tamamlanacaktır. Bölge bu sırada tamamen
Teşkilat-ı mahsusa’nın kontrolündedir.
Teşkilattan izinsiz neredeyse nefes
alınmamaktadır.[4]
Bölgede ekim dikim işleri çok sınırlı olduğundan
geçim çoğunlukla yasadışı işlerden
sağlanmaktadır. Bölgede Rusya ile yapılan
kaçakçılıktan dolayı bol miktarda kaçakçı ve
eşkıya bulunmaktadır. Bunların ezici çoğunluğu
da denizci reislerden oluşmaktadır.
Bunlar kaçak eşya ve insan nakli yanında paralı
müşterilerinin canlarına kast edilmesi olağan
hadiselerdendir.[5]
Hafif ve süratli tekneleriyle tüm Karadeniz
kıyılarına aşina olmuşlardır. Neredeyse
Karadeniz bölgesinde nakliyat dahi bunlar
tarafından yapılmaktadır. Bu denizi ve kıyıları
avuçlarının içi gibi bilen insanları angaje eden
teşkilat bunları kıyıda Ruslara karşı
tacizlerden faydalanılacaktır. Katib-i mes’uller
ilk görüşmeleri de bunlarla yaparlar. Teşkilat
ilk önce bunları garantiye alır.
Yasadışı kişilerin affı ile ilgili günlerce
bölgede tellallar dolaştırılır. Cemal Azmi
çetelere katılmayan eşkıyaya hükümetin
kendilerini her suretle cezalandırmaya muvaffak
olacağını da telalarla bildirmeyi de ihmal
etmemiştir. Çeteler de genellikle Rize
havalisinde dolaşan eşkiyalardan teşkil edilir.
Bölgedeki sabıkasızlar bu birliklere alınmaz, bu
gençlerden sevkiyatta, posta işlerinde,
istihbaratta, ve Hilal-i Ahmer hizmetlerinde
yararlanılır. Cemal Azminin çağrısıyla merhamet
isteyen eşkıya birbirin peşi sıra Arhavi’ye
gelir ve Teşkilat-ı mahsusaya alınmak suretiyle
affedilir.Teşkilat-ı mahsusa gerekli örgütlenme
düzeyine geldiğinde ileri karargah olarak
Arhavi’yi seçmiştir. Kara Kemal gerekli
örgütlenmeyi yaptığına kani olarak İstanbul’a
dönerken katib-i mesuller Arhavi’ye doğru
hareket ederler. Kara Kemal ayrıca şunu da
ekler:
İstanbul katib-i mes’ullerinin Trabzon
Teşkilat-ı Mahsusa azasının süngülü bir
neferinden farkı yoktur, onun için her verilen
emre kayıtsız şartsız ve itirazsız riayet
etmelerinin askerlik icabından olduğunu
bilmeleri lazım gelir.[6]
Bölgedeki hapishaneden
salınan mahpuslar ve affedilen kaçaklardan
oluşan çeteler, gerek dış düşmana gerekçe “iç
düşmana” karşı harekete geçer. Af çağrısına
katılmayanlar çetelere icabet etmeyenler de
çıkar. Çetelere katılmayanlara karşı harekat
düzenlenir. Takibat yapılır yakalananların
kafaları kesilerek ibret için şehirde teşhir
edilir. Bu teşhirler de kaçakların bu çetelere
katılmayı çoğaltmıştır. Bu mücrimlerden oluşan
çete reislerden Topal Osman, Ali Osman Kaptan,
Kahya Yahya, Yahya Kaptan, İpsiz Recep (İpsiz
Recep, Erkenekondan tutuklu Doç. Emin Gürses’in
dedesi sayılır) başlıcalarıdır.
Kendi katib-i mes’ullerine karşı son
derece katı olan Kara Kemal’in yukarıdaki
emrine, bu reislerin itaat etmekten başka
çareleri de olmamasının yanında bu işe de teşne
idiler. Bu zorun yanında yağma, talan, gasp da
gözlerini kamaştıran bir başka etkendir. Bu
mücrimlerden oluşan birlikler Ruslara karşı
etkili olamaz. Hatta Topal Osman ve
birliklerindekilerin bu sıradaki disiplinsiz
davranışlarından dolayı değnekle
cezalandırılarak gayri nizami cepheden
uzaklaştırılır. Topal Osman daha sonra “iç
düşmanlara” yönelecektir.
İpsiz Recep,
Teşkilat-ı Mahsusa’nın Batum Harekatına Deli
Halit ve Muhittin (Gen. Sarol) ile birlikte
katılanlar arasında yer alması Teşkilatın önemli
elemanlarından olmasından kaynaklanmaktadır.
Osmanlı daha savaşa girmeden
bu mücrimlerden kurulu Teşkilat-ı mahsusa
birlikleri gayri resmi Rus cephesinden bozgunla
ayrılacaktır. Trabzon valisi ve İttihat ve
Terakki katib-i mesulü Yenibahçeli Nail bu
bozgundan sonra iç düşmanlara yönelecektir. Bu
arada Rusya ile kaçak işleri ve Teşkilat-ı
mahsusa’nın taciz işleri sona eren kaçakçı
reisler ve eşkıyaların işleri kesildiğinden bu
“işsiz” takımının Ermenilerin katliamında
kullanılması da kolay olmuştur. Bölgede
azımsanmayacak Ermeni nüfusunun bir anda
buharlaştırılması sadece Cemal Azmi’nin azmi
sayesinde olmamıştır. Divan-i harb de görülen az
sayıdaki davalardan biri de Trabzon davasıdır.
Bu kırımın büyük bölümü de reislerce mavnalara
doldurulup çocuk, kadın ihtiyar
denize döküldüğü gerçeği ortada
durmaktadır. Bölgede Cemal Azmi ve Yenibahçeli
Nail’in emirlerine karşı çıkmak söz konusu
olmadığı için, bu “işsiz” reisler kuzu kuzu
söylenenleri yerine getirmişlerdir. Aksi
takdirde bölgede kalabilmeleri söz konusu
değildir. Diğer “işsiz” reisler gibi İpsiz
Recep’te bundan vareste değildir. Bölgede
yaşlılar bunları anlatırlardı. Haklarında ferman
verilmiş Ermenilere arka çıkmak da kolay
değildir. Ki arka çıkanlar bu cesareti
canlarıyla ödemişlerdir.
Ergun Hiçyılmazın, utangaç
bir şekilde söz ettiği gibi
İpsiz Recep Ermenilere karşı hiç yumuşak
değildir. Ermeni yolcularını gözünü kırpmadan
bertaraf etmesi bir alışkanlık gereği olsa
gerektir. İpsiz’in İstanbul’a gelişi de sebepsiz
değildir. İpsiz, Ermenilere ve Helen kökenli
Pontoslulara yönelik icraatlarından dolayı
bölgeden kaçarak İstanbul’da hemşehrilerinin
arasında saklanır. Bir süre çetesiyle birlikte
Sarıyer Beykoz ve Şile’de Rumlara karşı Karakol
Cemiyetinde boy gösterecektir. Ardından da
yanına aldığı mücrimlerle birlikte Kefken
adasını mesken tutar. Teşkilat-ı mahsusa
çetelerine ekseriyetle Rizeli eşkıyaların
alınması
bunları yakından tanımasından aşina
olmasındandır. İpsiz’in “işsiz” kalan bu çete
elemanlarını yanına alarak büyük bir güce
erişmesinde önemli bir etkendir.
İpsiz Recep bir kanun kaçağı
olarak kapağı Anadolu hareketine atmıştır.
Kendisinin de korunmaya ya da bir güce dayanma
ihtiyacı olduğu gibi milli mücadelecilerin de
İpsiz Recep’e ihtiyaçları vardır. Nede olsa her
iki taraf da ittihatçı kökten gelmektedirler.
Anlaşma ve birleşmeleri kolay olur. Anlaşma
neticesinde İpsiz çevresinde topladığı kanun
kaçaklarıyla İzmit ve Adapazarı bölgesinde terör
estiren “milli mücadele”nin gayri nizami
kuvvetlerine komuta edecektir.
Kocaeli bölgesindeki
Ermenikırımındaki rolü nedeniyle Bekirağa
Bölüğüne ardından Malta’ya sürülen, milli
mücadelenin İzmit bölgesinin önemli
şahsiyetlerinden ve Cumhuriyet döneminde
İzmit’te Türkyolu Gazetesini yayınlayan
İttihad’ın vilayet sorumlusu Hoca Rıfat (Önen)
İpsiz’i şöyle tanımlar:
“1.Dünya savaşında Karasu’da bir İpsiz Recep
çetesi meydana çıktı. İpsiz Recep etrafına
birçok kimseleri toplamış, hayır mı şer mi
işlediği belli değil. Hakkında birçok
dedikodular oluyordu. Çünkü zenginlerden para
alıyor koyun ağıllarına giderek istediği koyunu
kestiriyordu. Kimse ona ses çıkaramıyor ve karşı
koyamıyordu… Onun alanı Kandıra ve Karasu
tarafları özellikle Karadeniz kıyıları ve Kefken
adasıydı. Aslen Karadeniz havalisinden olduğu
için oralarda suç işlemiş hemşehrileri de
Karasu’ya gelip İpsiz Recep’e iltica
ediyorlardı.”[7]
Arandığından dolayı
Karadenizden kaçarak Kefken adasına kamp kurarak
eşkıyalığını
burada sürdüren İpsiz’in Milli mücadeleye
katılması da şöyle nakledilir:
“-Kefken adasına gidip İpsiz
Recep Reis ile görüşmeli. Kuva-yı Milliye’ye
katılması sağlanmalı. Bundan başka çaremiz
yoktur.
…
-Çok iyi olur Raik Bey,
aslında Recep Reis İstanbul hükümetince de idama
mahkumdur. Yakın vakte kadar takip
ediliyordu.Herhalde bize katılır.
-Onun için de bir fırsattır.
Cezaevlerindeki mahkumlar bile kuva-yi
Milliye’ye katılıyorlar. Recep Reis niye
katılmasın?
…
-Ya! Bak Raik bu işlerden hiç haberdar olamadık.
Şimdi anlaşıldı. Size namusum üzerine söz
veriyorum. Kuva-yi milliye’ye ölene kadar hizmet
edeceğim.”[8]
İzmit halkının milli
mücadeleye bakışı soğuktur. Yerli halkın milli
mücadeleye teveccühü yoktur. Halkın seferber
edilebilmesi için Recep Reis’ten yardım
istenmekte, İpsiz’in zoruyla halk milli
mücedeleye katılması sağlanılmak
istenilmektedir:
“Çetelerimiz derme çatma. Yerli çetelerimiz yok
gibi bir şeydi. Yerliler hürriyet ve İtilaf
münafıklarının propagandasıyla çeteye
yazılmıyorlardı. Çekingen bir durumdaydılar.
Halk düşünce içerisindeydi. Kaymakam jandarma
kumandanından yardım görmüyorduk. Artık öyle bir
hale geldik ki İpsiz Recep’in yanına gitmekten
başka çare yok”[9]
Bir teşkilat-ı Mahsusa elemanı olan İpsiz,
teşkilatın önemli bir çete reisi olmalı ki
Enver’in bizzat mektup yazdığı ender kişilerden
biridir.[10]
Yukarıda da söylendiği gibi Deli Halit (Karsıalan-
Halit’de, mecliste istiklal mahkemelerinin ünlü
reisi Kel Ali [Çetinkaya], tarafından
öldürülmüştür) ve General Sarol’la birlikte
Teşkilat-ı mahsusa operasyonuna katılan bir kişi
teşkilat için önemli bir şahsiyettir. Enver’in,
İpsiz’le mektuplaşması boşuna değildir.
İpsiz 1. savaş sırasında
Karadenizde yaptığı katliamlardan dolayı
hakkında verilen hükümden dolayı kaçak olarak
Kefken’de korsanlığa devam ederken milli
mücadeleye angaje edilmiştir.
Bölgede istihdam edeceği önemli sayıda işsiz
eşkıya olduğu gibi İstanbul’da ve
üstlendiği Sakarya’da azımsanmayacak
Karadeniz kökenli nüfus vardır. Talan ve gasp
imkanıyla bu işsiz kişileri çekmek zor değildir,
ayrıca buna yabancı da değillerdir. Bunların
yetersiz olması halinde cezaevlerindekiler ne
güne duruyordu. Kendisi de ipten kazıktan
kurtulmuş kişileri özellikle seçer, bizzat
kendisi
nazik beyler, yahut hoca vs. ile bu zorlukların
alt edilemeyeceğini vurgulamış.
Bana
gözü pek adamlar lazım demektedir.
Nitekim
Milli mücadele sırasında birliğindeki
elemanlarına bu yönde suçlamalar komutanlardan
gelmektedir.İpsiz’e sadece kendi imkanlarıyla
iltica edenler kifayet etmeyecek, milli
mücadeleye angaje olduktan sonra ceza evlerinden
salınan mahkumlar la birlikte affedilen
eşkıyalar da İpsiz’e
katılmak üzere yola çıkarılacaktır.
İpsiz Recep Reis’e katılmak üzere yola
çıkarılan bu eşkiyalar Trabzon’a varınca Topal
Osman tarafından karşılanır, eğlenceler tertip
edilir, Topal Osman yolculara beş yüz lira kadar
para da verir.[11]
“Bu eşkiyalar, dediğim gibi sadece ele geçmemiş
dağlarda gezen kanun kaçakları idiler. İçlerinde
asker kaçakları da bulunuyordu ki; bunlar
askerliklerini yapmış sayıldılar[12].O
sırada, bu gibi kanun kaçaklarının sayısı Rize
hapishanesinde bulunanlardan çok fazla idi…
suçluların Recep Reis’e iltihakı, yetkililerin
bilgisi dahilinde yapılmış[tır]… Rize
Mutasarrıfı gözüm görmesin diye eşkıyayı
iskeleden motora bindirmemişti[r]”[13].Eşkıyalar
neşe içinde yola koyulurlar, kemençe eşliğinde
şarkılar söyleyip horon teperek Trabzon’a
inerler, Trabzon’da Topal Osman Ağa onlara
ziyafet çeker ve oynadıkları horona da elli lira
atmayı ihmal etmez. Neşeyle Adapazarı’na
varırlar neşeleri burada da devam eder ancak
halk için kâbus olmuşlardır, tuhaf emirler
gelmeye başlar; “Recep Reis kuvvetlerine iltihak
için çeşitli yerlerden gelen gönüllülerin öteye
beriye sarkıntılık etmelerinin önlenmesini arz
ederim”[14]gibi
tamimler yayımlamaya başlanmıştır.
Çete elemanlarının
marifetleri de ayrıca sıralanır. Güvenliği temin
için gönderildikleri yerlerde, güvenliği
sağlamak yerine yağmanın peşindedirler:
“Kandıra’nın inzibatını temin için aldığım emir
üzerine Kandıra’ya geldim benden evvel İpsiz
çetesinden Emin kaptan kumandasında iki yüz
kişilik bir kuvvet Kandıra’ya gelmişti ve İpsiz
Recep’te buraya gelmemişti [?] Bu çeteler
Kandıra’da yağmacılığa koyulmuş ve Rum ve Ermeni
mallarını tamamen almışlardı. Ben Nazım Bey’den
aldığım emri Emin kaptan’a söyledim. Bu
topladığınız malların Nazım Bey’e gönderilmesini
tebliğ ettim ve gönderdim. Bir gün sonra köylü
koyunlarından yirmi tanesini İpsiz Recep
çeteleri almışlar. Kendilerine iade etmelerini
söyledimse de kabul etmediler.”[15]
Yazar köylülerle Ermeni ve Rumları ayırmaktadır.
Başaramadığını söylese de köylülerden gasp
edilenlerin iadesi için çalışmasına karşın,
Ermeni ve Rumlardan gasp edilenlerin
tekrar sahiplerine iadesi düşünülmez.
Sahiplerine iade kimsenin aklına gelmemektedir,
sadece kaynak başka bir yere transfer
edilmektedir. Herhalde azınlık mensuplarının
malları
helal olmalıdır.
İpsizin tavrı Merkez Ordu Kumandanı Nurettin
Paşa[16]
(Sakallı) tarafından
yazılı olarak da onaylanmaktadır.[17]
Bu sırada milli mücadele
önderleri dış basına beyanat verirken
azınlıkların hukukunun garanti altına
alındığının, azınlıkların haklarına saygı
gösterildiğinin altını çizmeye özen
göstermektedirler.
Recep Reis ekserisi yüz ile on beş seneye mahkûm
bu gönüllülerin haricinde
başıboş tabir edilen ve hiçbir lidere
tabi olmayan bazı çetecilerin Recep Reis
müfrezesinde zapt-ı rapt altına alınmaları sık
sık gündeme gelir ve bunların büyük bölümü Fevzi
Paşa’nın
(Çakmak) 12 Şubat 1921 tarihli talimatı
ile İpsiz Recep Müfrezesine verilirler, Bu güruh
mensupları burada da şekavete devam
edeceklerdir. “Ereğli Mevki Komutanı Hasan Bey,
Muhittin Paşa’ya gönderdiği mektubunda, gönüllü
olarak gelenlerin beklenen hizmeti
veremediklerini belitmiş ve sözü edilenlerin
ekserisinin yüz ile on beş seneye mahkum
kimseler olduğunu ifade etmişti”[18].
Bu çetelerin marifetine ilişkin resmi
yazışmalarda,
"İpsiz
Recep efradının Zekeriya namında birinin on
müsellah refîkiyle
[silahlı adamlarıyla]20.11.1336'da
Ereğli'nin Hamza
Karyesi'ne gelerek ahâliden para ve eşya talep
etmekle beraber, Mazlum oğlu Hızır'ı
katlettikleri, Zonguldak
Mutassarrıfı'nın iş'arından anlaşılmıştır.
Katilin
kim olduğunun derdest edilip edilmediğinin
iş'arı ve
tutulmamış ise, hemen derdesti... Kastamonu ve
Bolu
Havalisi Kumandanı Mirliva Muhiddin. 25.11.1336."Resmi
yazı
Çetenin
marifetleri belirtilmektedir. Hiçyılmaz benzer
konularda çeşitli yazışmaların yapıldığını ve
yazışmalarda söz konusu soygun ve cinayetlerin
Recep
Reis müfrezesinden, Recep Reis efradından, Recep
Reis saflarına katılmak isteyen gönüllüler
ibaresinin kullanıldığını kaydederse de bu
eylemlerden İpsiz’i ayrı tutma çabasına girer. “Cide
Kaymakamlığı'nın
bu
yöndeki
yazısında
Parasını hükümet verecek,
denilerek dükkân ve evlerde
talana girişildiğinin ifade edilmesi de müfreze
adının nasıl kullanıldığına bir örnekti”.[19]
Diyerek,
Recep Reis’e yakıştırmamaya özen gösterir
İpsiz Recep düzenli ordunun kuruluşuyla birlikte
Miralay Kasap Osman Bey’in[20]
emrine verilecektir. Emekli Kurmay Albay Rahmi
Apak, Kasap Osman’ın marifetleriyle ilgili
olarak, “174. Alay Kumandanı Yarbay Osman kendi
alayını tekrar derleyip toplamak ödevi ile eski
bölgesi olan Karacabey havalisine gönderildi.
Fakat o da oraya gidince işi çeteciliğe döktü.
Maiyetindeki bazı subayları çeteci kıyafetine
sokarak, alayını derleyip toparlamaktan ziyade
bu bölgede bir terör idaresi kurdu”[21].
Sözleri Miralay Kasap Osman’ın kısa bir
tarifidir. Recep reis, savaş sonrası çetenin
önde gelenleri ile yaklaşık yirmi beş efradı ile
Ankara’ya gelmiş ve bando ile karşılanmıştır.
Recep Reis “Milli Mücadele”ye katılıp da
eceliyle ölen ender çetecilerden biri olduğunu
da kaydedelim. Recep Reis, Milis yüzbaşılığı
rütbesiyle ödüllendirilir. (Topal Osman’da
Yarbay rütbesiyle ödüllendirilmişti)
Anadolu, Tekalif-i milliye
emirleriyle elindeki avucundakileri milli
mücadele için alınıp açlık ve sefalet
içindeyken, İpsiz Recep ve Kocaeli bölgesindeki
milli mücadeleciler, talan ve gasptan arta kalan
zamanlarında. Başarılarını kutlamaktadırlar. Bu
kutlamalar şöyle nakledilmektedir:
“O gün tekir, istavrit,
kayabalığı ve pavurya gibi balıklar tuttular.
Bunları güzelce temizledik. Akşam oldu
hazırladık. Yemek yiyeceğiz. Birkaç kadehte rakı
alalım recep Kaptan’ı da çağıralım dedik.
Arkadaşlardan birisi:
‘-Bu akşam ramazanın ilk
gecesidir. Rakıları kaldıralım Recep Kaptan
darılmasın’
Dedi.
‘-Ben gideyim hem recep
Kaptan’ı getireyim, hem de rakı olayını
anlatayım’
Dedim, gittim:
‘-Emüce, yemek yiyeceğiz.
Balıkları pişirdik. Buyurun gidelim. Birkaç
kadeh te rakı içicektik. Bu akşam Ramazan’mış
vazgeçtik’
‘-Rakınız var mı?’
‘-Var’
‘-Yoksa bende çok. Burası
korsanlara maksus limandır. Ramazan buraya
gelmez. Buraya gelenler hep günahkar takımıdır.
Hep beraber içeriz’
‘-Geldik kafaları çektik. Nefis balıklarımızı da
kemali afiyetle yedik”[22]
Gençlerin örnek alınmasının tavsiye edildiği
İpsiz Recep Reis’in serüveni budur, Bu arada
“Milli Mücadele”nin bir diğer çete reisi,
Teşkilat-ı Mahsusa Elemanı, Osmanlı mebusu, ilk
dönem BBM üyesi, Ermeni kırımı aktörlerinden
Keskinli Rıza Bey’in[23]
de bir methiye biyografisinin yakında
kitapçıların vitrinini süsleyeceğini de ilave
edersek, çete geleneğinin sürekliliğini ve
özendirilmesini, yaygınlaştırmasını, ve bunları
son günlerdeki linç olaylarını ve bu linç
olaylarının görevlilerce desteklenmesiyle
birleştirirsek, -vatan sevgisiyle yararlı işler
yapmaya azmeden gençlerimizin sayısı hızla
artmasıyla!- Kahramanlarımızın! yeni nesiller
tanıştırılmasıyla,
bunların yeniden üretiminin
ve yaşamımızın bir parçası olduğuna
alıştırılmamızın bir objeleri olduğunu ve neyle
karşı karşıya bulunduğumuzu anlayabiliriz.
Kaynakça
[1]
Çeteci İpsiz Recep Neden Sahnede,
www.sgdf.biz/showthread.php?t=3564
[2]
Bu konuda daha fazla bilgi için; Her
Türk Asker doğar(mı?)
www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=1&ArsivAnaID=36630
[3]
“Anadolu’dan ve başka cephelerden
çeşitli imha deneyimleri ile Almanya’ya
dönen ve
Frei Korps / Özgür Birlikler diye
adlandırılan oluşumları yaratan gruplar,
önce Sosyalist Alman Devrimini bastırmak
ve Karl Liebknect, Rosa Luxemburg gibi
önderlerini katletmek için
kullanıldılar. Bunlar daha sonra ilk
Nazi oluşumlarına dönüştü. Bir çok
bakımdan gerek Türk cephesi, gerekse,
Alman cephesi birbirinin ilham kaynağı
oldu.” Ragıp Zarakolu - Soykırım
Kavramı, BM Soykırım Sözleşmesi ve
TCK’da Yeralan Soykırım Kavramı
[4]
Arif Cemil, Birinci Dünya Savaşında
Teşkilat-ı Mahsusa, Yayına Haz. Metin
Martı, Arma Y. İstanbul tarihsiz s 13-44
[5]
Arşavir Şiracıyan, Bir Ermeni Teröristin
İtirafları,
çev.Dr. Kadri Musa Orağlı, Kastaş
y. 2006, s 108
[6]
Arif Cemil, Birinci Dünya Savaşında
Teşkilat-ı Mahsusa… aynı yerde
[7]
Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi,
Haz. Atilla Oral, Demkar Y. 2007, s
51-52
[8]
Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi… s
320
[9]
Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi… s
320
[10]
Ankara İstiklal Mahkemelerindeki
Dr. Nazım’ın ifadesi Ankara
İstiklal Mahkemesi Resmi Zabıtlar
Der.Selma – Faruk Ilıkan Simurg Y. 2005
[11]
Ergun Hiçyılmaz, İpsiz Recep,Bilge
Karınca Y. 2005
s 62-66
[12]
Korucuların askerliklerini korucu
birliklerinde yapılmış sayıldıkları gibi
[13]Ergun
Hiçyılmaz İpsiz… s 68
[14]
ATESE, Kı=955,d.19.Fh.38 akt Hiçyılmaz s
70
[15]
Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi… s
284
[16]
Nurettin Paşa Koçgiri İsyanını Topal
Osman Ağa İle birlikte kanlı bir şekilde
bastırmaktan ünlüdür, damadı Gn.
Abdullah Alpdoğan’ı aynı görev ve
işlevle daha sonra 1938 de Dersim’de
görüyoruz
[17]
Ergun, Hiçyılmaz, İpsiz Recep, s 62
[18]
Ergun Hiçyılmaz İpsiz… s 70
[19]
3.2.1921.
Ataşe Ki: 95, D.
19, Fh:51-2°. Akt . Hiçyılmaz
s 71
[20]
Miralay Kasap Osman Bey’e ilişkin Çete
Geleneği yazısında bilgi verilmiştir.
www.gundemonline.org/haber.asp?haberid=10216
[21]
Apak Rahmi Em. Kur. Alb. Yetmişlik Bir
Subayın Hatıraları, TTK
y. 1988 s 195
[22]
Rıfat Yüce Kocaeli Tarih ve Rehberi… s
332
[23]
Keskinli Rıza Bey hakkında Çete Geleneği
yazısında bilgi verilmiştir.
www.gundemonline.org/haber.asp?haberid=10216
|