Gizle
Ana Sayfa | Site Haritası | İletişim  
03.05.2009 Pazar

Sandaldan Vapura

1838 yılında Osmanlı sularında yolcu ve yük taşımak üzere işletilen ilk Osmanlı bandıralı buharlı gemiler olan Tersane-i Amire’ye ait Mesir-i Bahri ve Eser-i Hayır adlı vapurlardan biri İstanbul’da, diğeri ise Marmara Denizi’nde İstanbul, Bandırma, İzmit ve Tekirdağ arasında işlemeye başladı.

İstanbul Portalı >> İstanbul >> Sultanahmet Meydanı
İstanbul'u Tanıyalım Harika İstanbul Çağlar Boyu İstanbul Eserleri İlçeleri ve Doğal Güzellikleri İstanbul'u Yaşamak

Sultanahmet Meydanı
Mısır Obeliski
Örme Obeliski
Yılanlı Sütun
Alman Çeşmesi
Binbirdirek Sarnıcı
Yerebatan Sarnıcı
Sultanahmet Camii
Şehzade Camii
Büyük Saray Buluntuları
Çinili Köşk
Fransız Sokağı
Pierre Loti
Haydarpaşa Tren Garı
Anadolukavağı Kalesi
Büyük Çamlıca
Büyük Göksu Deresi
Caferağa Medresesi
Aziz Yipetro ve Poli Kilisesi
Meryem Ana Rum Kilisesi
Sveti Stefan Bulgar Kilisesi
Köprülü Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı
Kamondo Merdivenleri
Hidiv Kasrı
Gülhane Parkı
Galata Mevlevihanesi
Fethi Ahmet Paşa Yalısı
Mısır Konsolosluk Binası
Ortodoks Patrikhanesi
Çiçek Pasajı

HİPODROM VE SULTANAHMET MEYDANI

Sultanahmet

Her devirde şehrin en önemli ve dinamik yeri, yarım ada yedi tepesinin ilki olmuştur. Şehrin ilk kurulduğu akropol surlarla çevrili, tipik bir Akdeniz ticari yerleşimiydi. Roma devrinde bu merkez genişletilerek, yenilenmiştir. Günümüze çok az kalıntıları kalan Roma devri önemli yapıları ve abideleri Hipodrom çevresinde inşa edilmişti. “Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunurdu. Cadde Roma’ya kadar uzanan yolun başlangıcı idi ve ilk km taşı da buradaydı. Hamamlar, mabetler, dini, kültürel, idare ve sosyal merkezler bu civara yerleşmişlerdi. Semt Bizans ve Türk devirlerinde de merkezi önemini devam ettirmiştir. İstanbul’un en önemli abideleri Ayasofya, Sultan Ahmet Camii, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Yere Batan Sarnıcı burada, Hipodromun çevresindedirler. Şehrin ana caddeleri (aşağı limana inen ve batıya şehir surlarına doğru gidenler) Hipodromdan başlar ve yamaçları takip ederdi. Yol kenarları ticari kuruluşlar ve ikametgahlarla çevrili idi. Yan yollar dar ve bazıları basamaklarla yokuş aşağı uzanırlardı. Anayol kaldırımları bazen iki katlı, galerili inşaa edilmişlerdi.

Yol boyu geniş meydanlardan ayrılan sapaklarla sur kapılarına ulaşılırdı. Ana cadde “Mese” diye anılırdı. Surlarda Altın Kapı yolu “Via Egnetia” Roma’ya, giden yoldu. “Hipodrom” At binenlerin, atların meydanı anlamına gelir. Roma İmparatoru Septimius Severus”un 2.yy. sonlarına inşa ettirdiği hipodrom Büyük Konstantin tarafından devasa ölçülerde genişletilmişti. Bazı tarihçiler 30, bazıları da 60 bin seyirci kapasitesinde olduğunu bildirirler. 2 veya 4 atın çektiği arabaların yarışları esas gösterilerdi. Roma İmparatorluğu ve sonradan Bizans İmparatorluğu devrinde hipodrom şehrin toplantı, eğlence, heyecan ve spor merkezi olarak 10 yy’a kadar önemini sürdürmüştü. 1204 Latin istilası ile beraber, şehrin bir çok diğer abideleri gibi burası da önemini yitirmişti. Araba yarışları yanında, müzisyen toplulukları, dansözler, akrobatlar, vahşi hayvanlarla kavga gösterileri, toplantılar yapılırdı. Bütün bu faaliyetler için ise Roma devrinde bol tatil günleri mevcuttu. Dev ölçüde bir U harfi şeklinde olan hipodromun doğu uzun tarafında, damında 4 bronz at bulunan, balkon şeklinde, imparator locası yer alırdı. Ortada, hipodromun kum kaplı sahasını ikiye bölen, arabaların etrafında yarıştığı alçak bir duvar, bu duvarın üstünde de İmparatorluğun çeşitli yerlerinden getirilen abideler ve meşhur at yarışçıları ile atlarının heykelleri bulunurdu. Şöhretli bir araba yarışçısı akla gelebilecek her türlü maddi olanak içinde yüzerdi. Yarışçılar yeşil-mavi-sarı-kırmızı gibi politik güçleri de olan takımlara ayrılmışlardı. Zaman, zaman yarışlara politika karışır, karşılıklı güçlerin mücadeleleri korkunç katliamlara dönüşebilirdi. Hipodrom günümüze zemini 4-5 metre yükselmiş ve kalabilmiş 3 abide ile gelmiştir.

 

Bunlar Mısır’dan getirilen Obelisk, Yılanlı Sütun ve Örme Obelisktir. Türk devrinde, bu meydanda bazen, eski günlerindeki zengin gösteriler gibi, çeşitli festival ve gösteriler tertiplenmişti. Hipodrom’un batısında, Sultan Ahmet Camii’nin karşısında yer alan İbrahim Paşa Sarayı 16. yy. zengin ve tipik özel sarayların günümüze gelen tek örneğidir. Bu güzel yapı Türk ve İslam Eserleri müzesi olarak ziyarete açıktır. Muazzam Hipodromdan günümüze yuvarlak güney ucu gelmiştir. Büyük kemerlerle donatılmış tuğla bir yapıdır. Sonraki devirlerde Hipodromun taş blokları ve sütunlarının tamamı başka yapılarda kullanılmıştır. Hipodrom girişi sağındaki parkta 4-5 yy. ait özel saray kalıntıları, az ilerisinde de Aya Öfemiya Bizans Kilisesinin kalıntıları bulunmaktadır.

Şehr-i İstanbul Dergisi







 


Tasarım ve yayın İstanbul Valiliği Bilgi İşlem Merkezi tarafından yapılmaktadır.
İstanbul Valiliği - Ankara Caddesi 34410 Cağaloğlu-Fatih/İstanbul
Telefon No: +90 212 455 59 00    Faks No: +90 212 512 20 86

Ana Sayfa | Şehir | Alışveriş | Oteller | Ulaşım | Harika İstanbul | Şehir Haritası | Site Haritası | İletişim