ANKARA İSTANBUL ADANA
Ankara Istanbul Adana

Bankaya var, fakire yok

Süleyman Yaşar - 26.06.2009
 
Share/Save/Bookmark Arkadaşına gönder Yazdır Yazı boyutunu küçült Yazı boyutunu büyült 

Amerikan konut sektöründe başlayan finansal kriz Avrupa’ya sıçrayarak küresel bir krize dönüştü. Mali kriz merkezden çevreye doğru hızla yayılınca gelişmekte olan ülkelerle fakir ülkeler üretim ve istihdam kaybına uğradılar.

Fakir ülkelerde finansal krizden en olumsuz etkilenen çocuklar oluyor. Refah kaybı nedeniyle aileler çocuklarını okula gönderemiyor ve bu, uzun dönemde ülke ekonomisinde sürdürülebilir büyüme sorununu gündeme getiriyor. Finansal krizin ortaya çıkışında hiçbir suçu olmayan fakir ülkeler sonuçta zengin ülkelerin yarattığı krizde en ağır faturayı ödemek zorunda kalıyorlar.

Birleşmiş Milletler, 24 ve 25 Haziran 2009 tarihinde krizin fakir ülkelere yaptığı olumsuz etkileri görüşmek üzere New York’ta bir zirve düzenledi. Bu zirveye gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler birlikte katıldılar. Yapılan toplantılarda ilk tespitlerine göre, zor durumdaki ülkelerin bankalarına son bir yıl içinde 18 trilyon dolar kurtarma yardımı yapıldı. Bu tutar, gelişmekte olan ülkelere elli yılda yapılan toplam yardım tutarı olan 2 trilyon doların dokuz katına ulaşıyor. Anlayacağınız, açlıktan ölen çocuklara verilmeyen paralar, bankalara sorgusuz sualsiz dağıtılıyor.

Zengin ülkelerin fakir ülkelere karşı acımasız tutumu yeni değil. Zengin ülkeler 1970 yılında ulusal gelirlerinin yüzde 0,07’sini fakirlere yardım olarak vereceklerini taahhüt etmişlerdi. Ama verdikleri sözü bir türlü yerine getirmediler.

BBC
’ye açıklama yapan Birleşmiş Milletler Bin Yıl Hedefleri Kampanyası’nın direktörü Salil Shetty’ye göre, aslında sorun, hükümetlerin sözlerini tutmamalarından kaynaklanıyor.

Dünya liderleri, 2000 yılında Birleşmiş Milletler zirvesi için biraraya geldiklerinde, yoksullukla mücadele için kendilerine 2015 yılına kadar gerçekleştirilmek üzere hedefler belirlemişlerdi.

Bu hedefler, çocuk ölümlerinin üçte iki oranında, doğum sırasında hayatını kaybeden kadınların sayısının da dörtte üç oranında azaltılması, kız ve erkek çocukların tamamının temel eğitim hizmetlerinden yararlanması ve AIDS başta olmak üzere ölümcül hastalıkların yayılmasının durdurulması türünden temel sosyal ve sağlık ihtiyaçları olarak belirlenmişti.

Yine yoksul ülkelere sağlanan yardımların arttırılması; dünya ticaretinde yoksulların lehine olacak serbestleştirme kararlarının alınması ve yoksulluğun yarı yarıya azaltılması bu hedeflerden bazılarıydı.

Birleşmiş Milletler yetkilisi Salil Shetty “yoksullukla mücadele adımlarından en önemlisi, yoksul ülkelerin, küresel ekonomik krize ilişkin tartışmalarda söz sahibi kılınması olacaktır,” diyor ve ardından hemen ekliyor, “şu anda, önde gelen uluslararası mali kuruluşlarda ve mali konularda karar alma mekanizmalarında yoksul ülkelerin neredeyse hiç söz hakkı yok. Dolayısıyla, yoksullar da, karar alma mekanizmalarının parçası olamadığı sürece, herhangi bir şey değişmeyecektir.”

BM Genel Sekreteri Ban-Ki-moon ise toplantıda yaptığı konuşmasında bu krizin etkilerinin uzun süreli olacağını belirtti. Ban-Ki-moon “Eğitim, çevreyle uyumlu yeşil gelişme, çiftçilere yardım, AIDS ve veremle mücadele yardımları mali kriz nedeniyle aksadı. Bu aksama uzun dönemde dünyayı tehdit edecek” dedi.

Ban-Ki-moon gerçeği söylüyor. Yaşanan mali krizin olumsuz etkileri küresel olduğuna göre krizin çözümünün de küresel olması gerekiyor. Bireysel ya da ulusal düzeyde alınacak önlemlerle bu krizlerin çıkmasını önlemek gerçekten de mümkün olamayacak.

Bu nedenle krize karşı küresel bir “mali izleme ve denetim”in yapılması gerekiyor. Kıyı bankacılığı ve vergi cennetlerini kontrol altın almak şart. Kayıtdışı varlıklar ve silah ticaretinin sınırsız kârlarıyla biriken paralar, kıyı bankaları ve vergi cennetlerinde aşırı risk üstlenen saldırgan fonların elinde tehlikeli bir finansal silaha dönüşüyor.

Piyasalarda gerçek talep yokken aşırı risk alan bu fonların spekülasyon nedeniyle gıda ve emtia fiyatlarını üç ya da dört kat arttırmaları en çok yoksul ülkelere zarar veriyor. Ayrıca zengin ülkelerin tarım ürünleri ithalatında yüksek gümrük duvarları ve sübvansiyonlarla yaptığı korumacılık da fakir ülkelerin tarımını vuruyor.

Küresel ekonomik sistem bu şekliyle sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Tek çare, yoksulların sorunlarını dinleyen ve karar mekanizmalarına katılmalarını sağlayan küresel bir demokratik çözümden geçiyor.






 

BU GÜN

 

Süleyman Yaşar

 
E-Mail Gönder
 
 



Diğer haberler
- BUGÜNKÜ YAZARLAR
-
Murat Belge TÜRKİYE'NİN HALLERİ
Murat Belge
Ahmet Altan KUM SAATİ
Ahmet Altan
Yasemin Çongar YA DA
Yasemin Çongar
Neşe Düzel PAZARTESİ KONUŞMALARI
Neşe Düzel
Etyen Mahçupyan KIYMIK
Etyen Mahçupyan
Alper Görmüş MEDYAİRONİK
Alper Görmüş
Ayşe Hür TARİH DEFTERİ
Ayşe Hür
Gökhan Özgün MÜREKKEP
Gökhan Özgün
Halil Berktay OKUMA NOTLARI
Halil Berktay
Markar Esayan ARADA
Markar Esayan
Nabi Yağcı NEDEN OLMASIN
Nabi Yağcı
Lale Sarıibrahimoğlu BAKIŞ ACISI
Lale Sarıibrahimoğlu
Amberin Zaman ARAF'TAN
Amberin Zaman
Cemil Ertem EKONOMİ POLİTİK
Cemil Ertem
Temel İskit YAZI
Temel İskit
Ümit İzmen ÖTE TARAFTAN
Ümit İzmen
Cihan Aktaş SINIR YAZILARI
Cihan Aktaş


 
 

Telif Hakkı © 2008 Taraf Gazetesi - Tüm hakları saklıdır. Tasarım ve programlama Sawis Digital Solutions