Taramayı geç
Güncelleme: 10:40 TSİ 15 Ocak. 2010 Cuma
Sponsor: 
Paylaş

Koku ve fotoğrafla hayatını güzelleştiren adam

Esasen çorap ticareti yapan Vedat Ozan gerek fotoğraf, gerek Açık Radyo'da koku üzerine yaptığı programla hayatında kendine küçük çıkış kapıları açıyor. Ozan'la fotoğraf ve koku üzerine konuştuk. Misk nedir, parfüm sabitleyicisini hangi hayvanın anüsü salgılıyor...

Pınar İlkiz
Güncelleme: 10:40 TSİ 15 Ocak. 2010 Cuma

İSTANBUL - Bazıları onu Saydam Günleri'nde ödül alan "Kırmızı" adlı gösterisiyle hatırlar. Bazıları Türkiye'de açtığı sergiler ya da yurt dışında katıldığı sergilerle. Aslında bu aralar onun adını en çok Açık Radyo'da koku üzerine yaptığı program ile duyuyoruz. Vedat Ozan aslında çorap ticareti yapan bir iş adamı. Bir o kadar da seçmek zorunda kaldığımız işi yapmanın dışında hayatımızı güzelleştirip çıkış bulmak için yapılacak ne kadar çok şey olduğunun kanıtı. Belki çoğumuzdan farkı yok ama o birçoğumuzun yaptığı gibi işine çakılıp kalma halini hayatına kattığı şeylerle değiştiriyor.

Hayatına kattığın çeşitlilik fotoğrafla mı başladı?

Dışavurumsal olarak fotoğrafla başladı. Fotoğrafa bakmaktan zevk alıyordum, koku da böyle zaten. Kokuyu da koklamaktan zevk alıyordum. Bir şeyden zevk aldığın zaman arka planını merak ediyorsun. Biraz da obsesif bir kişiliksen, konuya eğiliyorsun, kurcalıyorsun derken, bu sefer baktığın şeyi kendin üretmeye başlıyorsun. Fotoğraf da koku da böyle geldi zaten.

İlk çıkışın Saydam Günleri ile oldu...

Haberin devamı ↓
reklam

Evet. İlk Saydam Günleri’yle. Çünkü Saydam Günleri benim fotoğraf eğitimi aldıktan sonra yaptığım bir projenin bir parçasıydı. Benim o projeye katkım Saydam Günleri’nde ödül alan gösteriydi. Şimdi yok artık Saydam Günleri maalesef. O bana çok büyük cesaret verdi, orada Emin’in (Emin Altan) de çok büyük desteği var. Çünkü bizde fotoğraf gösterisi dendiği zaman yer ya da kişi bazlı şeylerdir. Meslekler anlatılır, bir yer anlatılır, gezi anlatılır. Soyut bir kavrama yönelik bir fotoğraf gösterisi yapmak için yeni fotoğraf öğrenmiş birisine biraz cesaret lazımdı. Bu konuda çok destek gördüm. Onun da böyle bir ödül almış olması tabii bana büyük bir motivasyon oldu. Ondan sonra da zaten “Tenezzül Edilmeyen Fotoğraflar” geldi.

Tenezzül Edilmeyen Fotoğraflar / Pisuarlar / Malpensa /İtalya

Tenezzül Edilmeyen Fotoğraflar’ın hikayesi ne?

Tenezzül Edilmeyen Fotoğraflar, İngiltere ve İtalya’ya yaptığım gezilerin fotoğrafları aslında. Bunlar hiçbir zaman panoramik fotoğraflar değil. İngiltere’de Big Ben’i çekmedim. Yaşadığım hayatın fotoğrafları diye adlandırdığım şeyleri çektim. Küçük detaylar bunlar. İlginçlik olsun diye çekilmiş fotoğraflar da değil aslında bunlar. Hepimizin her an yaşadığı her an gördüğü ama bunları yüceltmeye tenezzül etmediği bir takım imgelerdi. Ben de bunları yüceltmek istedim. Aslında hiçbirinde kompozisyon gözardı edilmemiştir. Çünkü her ne kadar deneysel ve yenilikçi bir bakışın yansılıtmasına inanıyorsam da klasik olanın bilinmesi muhakkak gerekiyor. Zaten bilinmediği zaman diğeri sarkıyor gibi geliyor bana.

Bunların dışında bir de yurtdışındaki sergiler var...

Ben gitmedim onlara ama fotoğraf gönderdim. Selanik’te bir toplu serginin içinde yer aldım. Sonra Sara Terry vasıtasıyla Bosna yararına yapılan bir satışın sergisinin iki ayağına katıldım Los Angeles ve New York’ta. Fotoğrafın dışında fotoğrafın araç olarak kullanıldığı çağdaş sanat etkinliklerinde yer aldım. Mesela Kadıköy’deki Artalan, Aksanat’taki Sıkıntı ve Gökkuşağı.

Daha sonra koku yapmaya merak sardın. Ama arada Selim Evci’nin atölyesinde çok kısa bir kısa film maceran var?

Kısa film ile ilgili çok keyifli bir dönem geçirdim. Aslında hiçbir şey yapmadık, bir proje çalışması yaptık. Hatta bir de kısa film ürettik fakat sonra o kısa filmi de yayınlamamaya karar verdik gibi bir şey oldu. Aslında çok da kötü olmadı çünkü belki de hepimiz için o an yaşadığımız keyif çok önemliydi çünkü çok keyifli bir atölye süreci geçirdik. Bunlar hep ifade araçlarının biçimleri, fotoğraf olsun, kısa film olsun, koku olsun. Ben şiir yazamam ama bunları yaparım.

Peki koku yapma merakı ne zaman bir radyo projesine dönüştü?

Kokunun bir lisanı yok.
Kokuyu tarif ederken hep
benzetmelerle tarif ediyorsun.
Vedat Ozan
Kaynak bulmak çok zor kokuyla ilgili, bir kere Türkçe kaynak bulmak neredeyse imkansız gibi bir şey. Gerek koku yapmanın teknikleriyle ilgili, gerek algısıyla ilgili. Algısı derken çok geniş bir alan o da. Nöroloji var, psikoloji var öbür taraftan baktığın zaman sosyoloji var, felsefe var, bunlarla ilgili Türkçe kaynak çok kısıtlı. İngilizce kaynak bulmak da çok yaygın değil. Aslında koku beş duyu arasında en avantajlı olmasına rağmen, tarif edecek kelimeleri çok az. Kokunun bir lisanı yok. Kokuyu tarif ederken hep benzetmelerle tarif ediyorsun. İşte çiçek gibi koktu, yeni kesilmiş çimen gibi koktu, bisküvi gibi koktu falan gibi. Ve bu kaynak sıkıntısı yüzünden internet üzerinden kitaptı, internet sitesiydi, dökümandı, araştırmaydı, bir sürü kaynağa ulaştım. Binlerce sayfaya ulaştı bulduğum kaynaklar ve bir bilgi birikimi çıktı ortaya.

Fakat bu işte de bir yalnızlık hissediyorsun çünkü benden başka fazla ilgilenen de yok bu konuyla. Bunları paylaşacak bir alan yaratmak lazım, bir de bu alanda hakkaten benden daha bilgili birileri varsa, kimsenin Amerika’yı yeniden keşfetmesine gerek yok. Böyle oluşmuş bir takım bilgiler var, bunları aktarayım, bunlardan bir takım insanlar da istifade etsin gibi bir düşünceyle Açık Radyo’ya böyle bir teklifte bulundum. Onlar da sağolsunlar kabul etti. O zamandan bu zamana Salı sabahları saat 10:30’da kokudan gelen ve kokuya giden her şeyle ilgili bir program yapıyorum.

Bu habere puan verin
En yüksek puan alan haberler
Düşük
0.5 puan ver1 puan ver1.5 puan ver2 puan ver2.5 puan ver3 puan ver3.5 puan ver4 puan ver4.5 puan ver5 puan ver
Yüksek

0 kullanıcıdan 0 puan.
Facebook'ta Paylaşılanlar
0 Yorum yapmak için .
olarak oturum açmışsınız. Çıkış?
Gönder
0/1000

reklam