EGMA (Peynirlikönü) Düdeni

BÖLGE

Orta Torosların, Alanya kuzeydoğusu ile Silifke kuzeybatısı arasında uzanan ve kuzey sınırı Hadim - Ermenek - Mut hattı ile çizilebilecek kısmı Taşeli Platosu olarak adlandırılır. Plato, batıda Akseki, doğuda ise Mut - Silifke hattı ile sınırlanır. Göksu havzası ile Orta Anadolu yüzünü ayıran sıradağlar, yani Toroslara giren son devamlı ve düzgün kıvrılma sıradağları kuzeydeki sınırı oluştururlar. Bitki örtüsü de bu ayırmayı kolaylaştırır. Platonun güneye bakan yamaçları hemen hemen 1000 metreye varan uçurumlar ile sahile inerler. Buna karşılık, kuzey hattı Göksu Nehri hizalarında daha yumuşak bir inişle Orta Anadolu Bölgesi'ne bağlanır. Platonun üstü coğrafi tanımına uygun bir şekilde 1200-1800 metre yükseklikte bir düzlüktür. Burası nerede ise tümü ile dolin ve küçük polyelerle kaplıdır. Plato üzerinde 2000 metreyi geçen az sayıda zirve mevcuttur. En yükseği ise 2339 metre ile Karaçal Tepesi'dir. Toros Dağları, günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce oluşan tektonik hareketler sonucu denizden yükseldi. Yükselme esnasında, çoğunlukla kütle biçiminde, bazen plakalar halinde, genellikle beyaz, hava ile fazla temas eden kısımları kurşuni, zaman zaman mermerleşme derecesinde basınç altında kalmış kalın kalker tabakaları Torosların üstünü kaplamış şekilde yüzeye çıkmıştı. Miyosen Dönemde, tektonik hareketler sonucu oluşan çöküntüleri dolduran deniz, Torosların bir kısmını yeniden istila etti. Orta Toroslara bugünkü şeklini verdiren bu son orojenik hareketin ardından tortularını bırakarak tekrar geri çekildi. Taşeli Platosu, Mut - Karaman civarına kadar uzanan bu deniz baskınları ve tektonik hareketler sonucu bugünkü yapısına kavuştu. Her ne kadar aşınma ve sıkışmalar sonucu Akseki - Hadim hattında ve Taşeli Platosunun güney eteklerinde Permokarbonifer bünye açığa çıkmış veya kuzeyde, Göksu civarında Kretase kalker yoğun olarak mevcutsa da platonun hemen hemen tümü Miyosen kalkerdir. Karstik yapısı dolayısıyla Taşeli Platosu su açısından son derece fakirdir. Platonun kuzeyinde akan Göksu Nehri ve birkaç ufak karstik pınar dışında platonun tamamen kuru olduğunu söyleyebiliriz. Baharda eriyen karların suları hemen her dolinde bulunan düdenlere batar. Bu yeraltı suları daha sonra platonun kuzey ve güney duvarlarından büyük pınarlar halinde tekrar açığa çıkarlar. Kuzey pınarları Göksu Nehri'nin bir kolu olan Ermenek Çayı'nı beslerken güney pınarlarının herbiri kendi nehrini yaratır. Gazipaşa / Sugözü Köyü'nden çıkan su Bıçkıcı Çayı'nın, Çığlık Köyü'nden çıkan Çığlık Deresi'nin, Teniste Köyü'nden çıkan Teniste Çayı'nın, Anamur / Sugözü Köyü'nden çıkan su ise Dragonda Çayı'nın kaynaklarıdır. Platonun kuzey ve doğusunun ilk kapsamlı jeolojik etüdü 1848-1853 tarihleri arasında Tchihatcheff tarafından yapılmıştır. Kitabında, "Taşeli'ndeki plato gayet büyük bir karstik masadır" demekte ve bu, fevkalade kurak, yazın güneşlerden kavrulan, kışın karlarla savrulan, ıssız, gayet haşin bölge için, "İnsan, girilmesi bu kadar güç ve en zorunlu ihtiyaçların bile temini mümkün olmayan bu yerlere nasıl yerleşebilmiştir?" diye sormaktadır. Bölgedeki kalkerin çoğunlukla Miyosen olduğuna dikkat çeken Tchihatcheff, son orojenik hareketlerde oluşan ve hemen hemen Suğla Gölü güneyinden Ermenek güneyine kadar uzanan Hadim Napı'nı da teşhis etmiştir. 1900-1901 yıllarında Orta Torosların jeolojisi üzerine çalışmalar yapan Schaffer ise, Anamur-Ermenek yolunu geçmiş ve platonun doğu kısmını jeolojik açıdan detaylı bir şekilde incelemiştir. Gezi yolunu göstediği haritada Taşeli Platosu üzerinde Karst Platosu kaydı bulunmaktadır. Özellikle, tava adını verdiği, dolin tipinde, içi terra rosa dolu olan fakat tam anlamı ile ne dolin ne de polye sayılamayacak çukurlara dikkat çeker. Schaffer'den sonra bu bölgede, 1929 yılında Blanchard, 1946 yılında ise Blumenthal jeolojik etüdler yapmışlardır.

 

ARAŞTIRMA TARİHÇESİ

1988 yılında Mersin'in Anamur ilçesine bağlı Çukurpınar Yaylasında büyük bir düden olduğu, yaz aylarında Çukurpınar Yaylası'na göçen Kükür Köyü sakinlerinden gazeteci Güngör Türkeli tarafından Temuçin Aygen'e bildirildi. Temuçin Aygen'in bu ihbarı BÜMAK'a iletmesi ile başlayan ve civar bölgelere yayılarak hala süren Taşeli Platosu araştırma ve çalışmaları, Türkiye'nin en derin iki mağarasının bulunmasını sağlamıştır. 1989 yılından 1993 yılına kadar yapılan ilk altı çalışma tamamen Çukurpınar Düdeni'nin bitirilmesine yönelik idi. Çukurpınar araştırmaları sırasında ana kampın yaklaşık 500 m. kuzeydoğusundaki Peynirlikönü Yaylası'nda küçük bir düden bulunduğu tesbit edildi. Bu düdene yazın su girmemekle beraber, dere yatağının genişliğinden, karların eridiği bahar aylarında önemli miktarda suyun buradan battığı anlaşılmaktadır. Mağara girişi denizden 1900 m yukarıdadır. Mağaranın havzasını ise Çukurpınar Düdeni ve kamp alanının bulunduğu Çukurpınar yaylasından bir sırtla ayrılan Peynirlik yaylası oluşturur. Havzanın büyüklüğüne ve mağaranın ağzının genişliğine bakılarak buranın çok derinlere gidemeyeceği düşünülebilir. Ama oldukça dar ilk 100 m.den sonra tavan gözden kaybolur. Mağaranın çoğunluğu buradaki gibi 1 m genişliğinde, dibinde su olan yüksek tavanlı galeriler şeklindedir. -1300 m ye kadar, yürür şekilde art arda iki adım atılabilen birkaç yer vardır, zaten onların ikisinde de mağara içi kampları kurulmuş durumdadır. Peynirlikönü Düdeni bulunduktan bir yıl sonra -65m derinliğe kadar araştırıldı. 1992 yılında Çukurpınar Düdeninin -1196 m de bitmesi ile dikkatlerin ve emeklerin daha bir odaklandığı Peynirlikönü Düdeni, 1993 yılında -232m, 1994 yılında -530m, 1995 yılında -700m, 1996 yılında -1040m ve nihayet 1997 yılında -1377m ye inilmesi ile Türkiye'nin en derin mağarası konumuna geldi. 1998 yılındaki faaliyette ise üst üste gelen talihsizlikler nedeniyle -672m kampından geri dönüldü. Bu noktada artık BÜMAK'ın tecrübeli üyeleri yavaş yavaş mağaracılıktan uzaklaşmaya başladılar. Bunun sonucu olarak 1999 yılında yeteri kadar iş gücü olmaması nedeniyle mağaraya gidilemedi. 2000 yılında ise yeni yetişmeye başlamış BÜMAK üyelerine sonraki sene yapılması planlanan gezi için tecrübe kazandırılması amacıyla mağara -672m kampına kadar döşenip toplandı. 2001 yılında, oldukça büyük ve organize bir çalışma sürdürülmekte idi. Bu çalışma sonucunda dört kişilik bir ekip -1200 m ve iki kişilik başka bir ekip ise -700 m kampında iken başlayan yağmur ve dolu tüm planları altüst etti. Yaklaşık 2 saat içinde havzada toplanan tüm sular Peynirlikönü Düdeni'ne girmeye başladı. Bu sel sonrası 1200 metre derinlikte Mehmet Ali Özel'i kaybettik.

 

MAĞARA İÇİ

Peynirlkönü Düdeni, Toroslar'ın tipik düdenlerine benzer bir yapı taşır: Bir çok tektonik kırığın birbiriyle kesiştiği kalker kütledeki boşluklar, yüzeydeki çatlaklardan sızan sularla genişlemiştir. Platoda erimeyle oluşan bir uvala kar sularının toplandığı bir havza görevi görmüş, toprak ve uvalanın sınırını oluşturan kalker kütlenin birleştiği yerde açılan ufak bir düden, ilerleyerek bu boşluklara bağlanmıştır.

Darallar
Mağaranın giriş kısmını oluşturan "darallar", toprak üstünde sürünmeyi gerektiren bir kesimle başlar. Düdene giren suların zaman zaman ağızda göllenme yapması sonucu, içeride taban toprakla dolmuş, girişte tavan 20 cm'e kadar alçalmıştır. Bu nedenle mağaranın ilk 20 m'sinde sürünmek gerekmektedir. Bu kısım sona erip mağara biraz genişledikten bir süre sonra mağara, yeniden daralarak yarım m çapında kıvrılarak ilerleyen bir tüp şeklini alır. Bu bölüm 20 m.lik uzun inişe kadar bu şekilde devam eder. Böylesine dar geçişlerin mağara girişinde bulunması, herhangi bir kurtarma durumunda bir sedyenin bu dar yerlerden geçirilemeyecek olması yüzünden içeride yaşanacak ufak bir zorlanma bile çok büyük zorluklara yol açabilir.

Çiçek Bahçesi Kampına (-400m) kadar
Darallardan sonra mağara, sulu bir karakteristik gösterir. -65m deki "Güzellik Salonu" mağaranın oluşuma sahip ender yerlerinden biridir. Yukarıya doğru açılan bir boşluktan ve araştırılmamış, tırmanan bir yan koldan gelen sularla burada oluyan sarkıt, dikit, perde ve kurnalar, oldukça sıkıcı bu mağaranın yegane ilginç görüntülerini oluşturur. -232m deki "Sahte Huzur" adı verilen yerdeki ufak tırmanış ve inişlerden sonra mağara genişler. -250m de bulunan acil durum kampının altında mağaranın araştırılan bölümünün en geniş gölü olan "Hani Tıpa" gölü bulunur. Saptırmalı boltlarla bu göle inildikten sonra, 8-10 m.lik inişler, -400m kampından önceki 40 m.lik uzun inişe kadar devam eder. Genelde "400 Kampı" diye anılan "Çiçek Bahçesi Kampı", bir gölün kenarındaki kumluk tepeciğin üzerine kurulmuştur.

-400m ile Bir Başka Hayat Kampı (-672m) arası
400 Kampından sonra mağara daha kuru bir hal alır. Döşemeler ise su yolundan yukarıdadır. Bu bölümde mağara görece uzun inişlerle ilerler. -600m civarlarında uzun inişler sona erer ve -672m kampına kadar devam edecek olan "Geçit Ver Menderesleri" ya da geçerken gösterilen çabadan dolayı "Nesrin Topkapı" olarak adlandırılan darallar başlar. Menderesler dar, yorucu ve uzun olması nedeniyle buradan mağara çantalarıyla geçmek çetin bir iştir. Daralların içindeki birkaç inişten sonra "700 Kampı" diye de anılan "Bir Başka Hayat" kampının bulunduğu büyük fosil galeriye gelinir. Bu galeride döküntü kayaların arasındaki yapay düzlüğe de matlar yerleştirilmiştir. Suyun kendine bulduğu yol insan geçişine izin vermeyecek kadar dar olduğu için, çöküntü taşların üzerinden ilerlenerek bir süre sonra su yoluna yukarıdan iniş yapılarak tekrar ulaşılır.

-672m ile -1300m arası 
Su yoluna ulaşıldıktan sonra Nesrin Topkapı'nın devamı olan darallar tekrar başlar. Ancak bu sefer daha uzun ve dolayısı ile daha yorucu olarak. Darallar bittikten sonra mağaranın bilinen en uzun inişi olan "Ihlamur Ağaçları İnişi" başlar. Bu noktadan sonra mağarada bulunan su miktarının yan kollar nedeni ile arttığı görülür.

 

2004 ARAŞTIRMASI

18 Temmuz günü, 12 kişilik BÜMAK ekibi ve 8 Bulgar mağaracı ile başlayan çalışmaların temelde iki amacı vardı: üç yıl önce bir kazada kaybettiğimiz arkadaşımız Mehmet Ali Özel'in bulunması ve mağaranın bitirilmesi. İlk giren birkaç ekibin ardından üç yıl boyunca aktif su altında kalmış olan eski boltların rahatlıkla kullanılabildiği memnuniyetle görüldü. Arka arkaya yapılan girişlerle -700 kampına telefon indirildi ve -1300 e doğru inişlere başlandı. Mehmet Ali Özel'in bulunmasından birkaç gün sonra dip ekibi mağaranın 1997 de bırakılan -1377 metreden bir iniş sonra -1429 da büyük bir gölle bittiğini bildirdi. Şu an için Türkiye rekoru olan bu derinlik, aynı zamanda Peynirlikönü Düdeni'ni dünyanın 12. en derin mağarası konumuna getirmiştir.