FESTİVALE GELEN GRUPLAR MABBAS RÖPORTAJI RADAR LIVE GÜNLÜĞÜ
<$BlogDPazartesi, Nisan 23, 2007 <$BlogI
Bu müzik bize çok yakın, hiç olmadığı kadar.. Yıllarca aynı topraklarda yaşadığımız ve benzer kültürleri paylaştığımız Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerinin olduğu kadar bizim çingenelerin de müziği bu. Güneydoğu Avrupa’nın müziği, Avrupa’nın geri kalanından epey farklılık göstermiştir çünkü hepsinin Osmanlı İmparatorluğu’yla kültürel geçmişi mevcuttur ve bu müziğin en önemli özelliği karmaşık ritmidir. Demirbaş enstrümanların başında trompet ve akordeon gelir; bu iki enstrümana ise klarnet, gitar, perküsyon ve daha nice alet eşlik eder. Harikulade melodileri barındıran bu tür, şarkılarda sırayla bir enstrümanın liderliğinde ilerlerler genel itibariyle. Bu durum da dinleyeni; belki başka hiçbir türde bulamayacağı bir sıcaklığa kavuşturur.

İletişim imkanların gelişmesiyle birlikte artık Amerika’daki veya Kuzey Avrupa’daki gruplar bile bu müziğin sıcaklığını anlamış olacaklar ki ellerine enstrümanları alıp balkan folku yapmaya başladılar. Ve evet gayet de layıkıyla yapıyorlar bu işi. Bunun yanında Bulgaristan’dan, Macaristan’dan veya Makedonya’dan gruplar da yıllardır bizim bir türlü beceremediğimiz ama sürekli becerdiğimizi sandığımız doğu batı sentezini de gerçekleştirip bu müziği dünyaya tanıtmaya çalışmaktalar.

Aslında birçok kişinin bildiği bir grupla açılışı yapmak yerinde olacaktır; Neutral Milk Hotel. Fakat hem tam olarak balkan folk müziği yapmadıklarından dolayı hem de bu yazıda daha çok bilinmedik gruplardan bahsedeceğimiz için Neutral Milk Hotel’i es geçeceğiz. Sadece grubun bir üyesinin bu müziğe gönül verip, elebaşılığa soyunması dolayısıyla grubun adını yazıya koymadan olmaz diyoruz.

Beirut; aslında 2006’nın en iyi ve farklı çıkışlarından birini yapmıştı ve balkan folk unu dünyaya tanıtma görevini bu genç yaşında omuzlarına almıştı. 16 yaşında okulu bir kenara bırakıp soluğu doğu avrupada alan Zach Cordon, dönüşünde Neutral Milk Hotel’in davulcusu Jeremy Barnes ve A Hawk And A Hacksaw’dan Heather Trost’un yardımlarıyla; batının indie rock’ını doğunun folkuyla birleştirip 4AD plak şirketiyle ilk albümü Gulag Orkestar’ı müzik marketlerinin vitrinine yerleştirmişti. Henüz 21 yaşında olan Condon, albümde saksafondan akordeona, klarnetten mandoline kadar bir çok enstrümanı kendi çalmakta ve geçtiğimiz ay da, Lon Gisland EP’sini çıkartmış bulunuyor. Ve tabii ki James Barnes davullarda ve Trost’ un da keman ve çello da olduğunu hatırlatmak gerek. Vokali hüzünlü Concon’un, şarkılarda da genel itibariyle bir ağırlık var. Hareketli parça olarak “Brandenburg” ve “Sceneic World” albümlerin en iyi parçaları.

A Hawk And A Hacksaw; yukarıda da sözü geçen, Neutral Milk Hotel’in davulcusu Jeremy Barnes’ın kurduğu ve sonrasında 2004 yılında Leaf Records’ tan grupla aynı isimli albümü çıkarttığı bir grup. Bu albümü tamamiyle yalnız başına çıkartmasını bir sonucu olarak canlı performanslarda tüm enstrümanları doğaçlama bir şekilde kendi çaldı. Hatta başına bağladığı bir baget ile davula vururken, diğer yandan şapkasındaki zilleri sallamıştır. Bundan bir yıl sonra bunun pek akıl karı bir iş olamadığını anlayacak ki yanına tubada Mark Weaver’ı, trompette Dan Clucas’ı ve kemanda Heather Trost’ u alarak Darkness At Noon albümün kaydetti. Aslen New Mexico’ lu olan Barnes, bu albümden sonra amerikan folku ve doğu avrupa folkunu araştırmaya soyundu ve Heather Trost’ u da yanına alarak 3. albüm için Romanya’ya doğru yola koyuldu. Burada çingene müziği yapmakta olan Fanfare Ciocarlia grubuyla yolları kesişen ikili geçtiğimiz sene The Way The Wind Blows albümünü kaydetti. Fanfare Ciocarlia, bizim düğünlerde dinlemekte olduğumuza benzer oldukça sokaktan gelme bir müzik yapmakta ve onların bu etkisi gruba sentez konusunda epey yardımı olmuştu. The Way The Wind Blows albümü genel olarak yavaş ritimde ilerleyen bir kayıt ve vokal minimum düzeyde tutulmuş. Bize selam çakan “God Bless The Ottoman Empire” şarkısı albümün iyilerinden; diğerleri ise “Oporto” ve “Gadge Sirba” gibi şarkılar. Grubun myspace sayfasına girdiğinizde ise şaşırmayın, zira müzik türü olarak disco house ve grunge yazmakta.

Storsveit Nix Nolte; bizden epey kuzeyde, ada ülkesi İzlanda’da hayatını devam ettiren bir grup. Başkent Reykjavik’ te soğuktan korunmak için kendilerini stüdyodan dışarı atmayan grup Avrupa’nın bu ucundaki müziğin farkına varmış ve 2006 yılında ilk albümleri Orkideur Hawai’yi Animal Collective’in şirketi Bubblecore’dan çıkartmış. İlk albüm için oldukça övgüye değer bir iş çıkartan grup A Hawk And A Hacksaw’ a nazaran daha hareketli şarkılar üretmiş. Burada folk tanımının da biraz dışına çıkarak genel olarak balkan müziğinin hareketinin dozunu albüme fazlasıyla monte etmişler. Orkideur hawai’ yi dinlediğinizde kulaklarınız çok tanıdık ritimler duyacak emin olun. “Isinova Oro”yı veya “Daichovo”yı dinlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Hızlı temposuyla halay çekmeye iten şarkı “Odessa Bulgarish”; ise Storsveit Nix Nolte gibi balkan müziği yapan Municipale Balcanica grubunun da çaldığı ortak bir şarkı.

Aslında yelpazeyi biraz daha geniş tutarsak balkan müziği inanılmaz sayıda müzisyeni kapsar. Burada daha çok balkan müziğinin, batının indie folkuyla harmanlayan ve ortaya fazla bilinmedik, alternatif işler çıkaran gruplardan bahsetmek istedik. Şimdi biraz da etnik veya world müzik olarak tanımlanan ama çıkarttığı albümlerde balkan ezgilerinde şarkılar da bulunan biri ki gruba değinelim.

Kaizers Orchestra; yine bir İskandinav ülkesi Norveç’in mütevazı şehri Bergen’de 90’ların sonunda kuruldu. Vokalde Jan Ove Ottosen ve Geir Zahl, klavyede Helga Risa, akordeon ve bass’ta Oyvind Storesund, gitar ve perküsyonda Terge Vinterstoen ve davulda Rune Solheim’den oluşmakta. İlk albümleri 2001 yılında “Ompa Til Du Dor” idi ve albüm Norveç’in grammyleri diyebileceğimiz ödülleri topladı birer birer; Norveç’ in de en fazla satan debutu oldu. İkinci albüm “Evig Pint” ise ilkinden daha etkileyici bir kayıt olmakla beraber sadece balkan müziği dinlemek isteyen bünyeler için değil, oldukça eğlenceli müzik dinlemek isteyenler için biçilmiş kaftan durumunda. “Djevelens Orkester” parçası bir kuzeylinin bu türü nasıl da iyi kotarabileceğinin en iyi göstergesi.

Municipale Balcanica ise yukarıda da sözüne ettiğimiz; İtalya’dan komşularına hediye bir grup. İnternette araştırdığımızda pek bir bilgi bulamadığımız grup hakkında grubun ana sayfasından bir şiirle özetleyelim konuyu; Sesleri doğudan aldık/ Üzüntünün ve mutluluğun müziği/ Hiç bitmeyen bir yolculuğun şarkıları/ Akdeniz’de dolanan ritimlerden/ Ve onları ülkemizin harmonisiyle kaynaştırdık/ Ve bildiğimiz tüm melodilerle/ Hem sevimli hem vahşi.

Gogol Bordello’dan ise kısaca bahsetmeden olmaz diyoruz; her ne kadar kendileri folk’tan ziyade sapına kadar punk yapsa da, bu topraklarda, hele de geçen seneki Rock n Coke şovundan sonra en fazla tanınan gruplardan biri olmuş bir grubu balkan dosyamıza dahil ediyoruz. 2002’de iki albüm ile işe başlasalar da pek tanınmayı başaramayan grup, 2005’teki Gypsy Punks Underdog World Strike albümüyle turnayı gözünden vurmuştu ve adından söz ettirir olmuştu.

Evet, az önce de dediğimiz gibi çemberi daha fazla açsak ucu Goran Bregoviç’e, Emir Kusturica And The No Smoking Orchestra’ya, Fanfare Ciocarlia’ya hatta bizim Ciguli’ye kadar varır. Şimdilik burada keselim; belki ilerleyen dosyalarda konuyu tüm balkan coğrafyası müziği olarak açarız ve tüm bu gruplardan ve diğerlerinden etraflıca bahsederiz. Ha bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim. Bir haftalık balkan müziği araştırmalarımda şu an televizyonda dönen pop gruplarımızla aynı ezgilere sahip epey bir şarkıya rastladım, artık onlar mı bizden, biz mi onlardan bilemiyorum.

Esen kalın.
Pedro
"BALKAN FOLK MÜZİĞİ"© 2007 'Alternation' All Rights Reserved
Comments: # posted by <$BlogCBlogger Cennub GaruogC4:05 ÖS <$BlogC div> Yorum GönderogI

Links to this post:

This page is powered by Blogger. Isn't yours?