“Dinci” kemalizm meydan okuyor!

12 09.05.2013


 

          “Dinci” Kemalizm'in bugüne kadar “hoşgörü” adı altında cereyan eden tahammülsüz ve “kendi” ekmeğine yağ sürmeyeni “öteki”leştiren gerçek kimliği, yavaş yavaş da olsa ortaya çıkmaya başladı. “Dinci” Kemalizm'in “seküler ruhani” lideri, geçen haftaki sohbetinde, isim vermeden Tayyip Erdoğan'ı “küstahlaşmak”, “Nemrutlaşmak” ve “firavunlaşmak”la ve Erdoğan'a destek verenleri de “ahmaklıkla” suçladı (http://haber.rotahaber.com/fethullah-gulen-cemaatini-elestirenlere-ne-dedisosyalmedya-son-dakika-haberi_365590.html). Bununla kalmayarak, Erdoğan ve ona destek verenleri, yine her zaman yaptığı gibi İslami tarih ve kavramların içini boşaltmaya “hizmet” ederek, Kur'an'da hikayesi zikredilen Sebe halkının durumuna benzetti. “Seküler ruhani” lider, sanki kendi “hizmet” örgütlenmesinde muazzam bir “eleştiri” ve “sorgulama” kültürü varmış gibi (zaten her zaman kendilerinde asla ve kat'a olmayan özelliklerle karşı tarafla ilişkiye girmeye alışkındırlar), isim vermese de Erdoğan örneğinden yola çıkarak, küstahlaşma belasının kafirlikle sınırlı olmadığını ve Müslüman da olsa bir kişinin ahlaken Firavunlaşacağını iddia ederek, “cemaat”i eleştirenleri de “cemaathobia”sı içinde olmakla itham etti. “Hizmet”in elde ettiği “başarı!!!!”nın diğer Müslümanlardan tarafından kıskanıldığını, haset içinde hareket edildiğini iddia eden “seküler ruhani” lider, uluslararası güç odakları ve küresel sermaye ile girilen kol kola ilişkiden ve İslami kavramların içini ve özünü boşaltmaya “hizmet” eden “Dine karşı din” hareketinin gayr-i meşru çocuğu olarak 1990'larda dünyaya gelen “ılımlı İslam”dan kaynaklanan görünüşteki “başarı!!!”yı göklere çıkarmaktadır.

          Kimse kusura bakmasın ama tüm bu meydan okuma ve suçlamanın adı, tam anlamıyla “dinci tekelciliktir”. Bir kere, bir kısım Batılıların İslam konusunda yaşadıkları “İslamophobia”dan (İslam korkusu) yola çıkarak, diğer Müslümanların “hizmet” hareketi karşısında bir tür “cemaatophobia”sı yaşadıklarını ileri sürmek, kendini İslam'ın merkezine almakla kalmıyor, aynı zamanda diğer Müslümanları “İslam-dışı” göstermeye de “hizmet” etmektedir. Başka bir deyişle, “dinci” Kemalizm, aynen “seküler” Kemalizm'in “halk” kavramında olduğu gibi, “ağyarini mani, efradını cami” total bir “cemaat” tarifi yaparak, “hizmet”e hizmet etmeyen diğer Müslümanları, “hakikati” anlamayan “gafil”ler sürüsüne benzetmektedir. Diğer Müslümanların, “cemaat korkusu” içinde olduğunu iddia etmek, “mütevazilik” adı altında işletilen derin “kibrin” bir ürünüdür. Çünkü her daim, Müslüman olmayan diğer insanlara, Hıristiyan ve Yahudi olan Batılılara “hoşgörü” ve “diyalog” adına gösterilen “şirinlik”, “hizmet”e hizmet etmeyen diğer Müslümanlardan esirgeniyorsa burada bir sorun var demektir. Diğer Müslümanların haklı eleştiri ve hoşnutsuzluklarını gidermek yerine, onların hasetle suçlamak, total ve tekelci bir “din” yaratmaya “hizmet” edecektir.

          Öte yandan, yazının ilk paragrafında söylediğim gibi, “Dine karşı din” hareketinin bir ürünü olarak dünya çıkar merkezleri tarafından alttan alta güçlendirilerek elde edilen sahte “başarı”ya odaklanmak, İslam'ın özü ve söylemi ile bağdaşmamaktadır. Çünkü İslam'da “sonuç”tan ziyade önemli olan halis “niyet”tir. Ameller, niyetlere göre değer kazanacaktır. Bu bakımdan, Müslümanlığı, modernite ile uyumlu bir din haline getirmek için “hoşgörü” ve “diyalog” adı altında zehirleyen ve Batılılara yaranmak adına İslam'ın cihad ve direniş ruhunu öldüren bir hareketin elde ettiği “başarı!!!”nın hiçbir değeri yoktur. Bölgede Batılı güçlerin istediği türde “ılımlı” bir İslam ve “model ülke Türkiye” efsanesi yaratan bir “hizmet” anlayışı, bu tip bilgi ve eğitim bakış açısı ve her daim gücün yanında olmakla hareket ettiği sürece, hakikati bastırmakla görevli bir maniveladan başka bir “hizmet”te bulunmayacaktır. Her zaman içinde bulunduğu “kab”ın şeklini almaya yatkın bir “su” olduğunuz müddetçe, bu tip “başarı!!!”nın hiçbir anlamı yoktur. Dolayısıyla ortada “kıskanılacak” bir durum da yoktur. Aksine, bizim temel derdimiz, böylesi bir “başarı!!!” öyküsü ile Müslümanlığın ruhu ve Müslümanların izzet ve şerefinin ayaklar altına alınmasına karşı bir “duruş” sergilemektir. 

Ayrıca, yıllardan beri İslami kavram ve kurumların içini ve özünü boşaltmaya “hizmet” eden “dinci” Kemalizm'in, Kürt “çözümü”ndeki müzakereleri Hüdeybiye Sulh Anlaşması benzetmesi yanlışlığında olduğu gibi, kendi “ekmeğine yağ sürmeyenleri” de -korkunç bir benzetme ile- Sebe halkına benzetmeye hakkı yoktur. Bu tip benzetmeler, sadece İslam'ın içini boşaltmaya “hizmet” edecektir. Kendi içlerinde “abi, abla ve hoca efendi” adı altında hiçbir sorgulama ve eleştiri kültürü olmayan ve “ruhani militarist” bir hiyerarşik örgütlenmeye benzer sivil örgütlenme ağı ile (şebeke) “gönüllü kulluğa hizmet eden” sosyolojik bir hareketin, siyasette ortaya çıkması her zaman muhtemel olan “güç zehirlenmesi”ni eleştirmeye hiç hakkı olmasa gerektir. Kaldı ki, isim verilmese de, Erdoğan liderliğinde ortaya çıktığı iddia edilen, “hiç kimseyi dinlemiyor” suçlamasının, şimdi yapılıyor olması başlı başına işine geldiği zaman “iyi”, işine gelmediği zaman “kötü” görülen bir çıkar çatışmasından kaynaklandığına işaret etmektedir.

Sonuç olarak, “hizmet”i kendinden menkul ve ne olduğunu ve neye “hizmet” ettiğini biz “gafillerin” bir türlü anlayamadığı “ulvi” gelecek adına, her türden dinen gayr-i meşru araçları devreye sokan ve “amac”ı dahi “hizmet”te eriten bir din anlayışı, her zaman adaletsizliğe karşı olan İslam'ın cihad ruhu ve direniş öyküsünü bastırmaya “hizmet” edecektir. Buradan İslam eksenli yeni bir medeniyet dirilişi de çıkmayacaktır. Çünkü ne adına olursa olsun her türden ilaha ve tüm haksızlıklara “isyan ahlakı” ile karşı durmadığınız sürece, yani LA demediğiniz sürece, elde ettiğinizi düşündüğünüz sözde “başarı!!!”nın hiçbir değeri ve anlamı olmasa gerektir. Bu “başarı!!!”, sadece bölgede ve Türkiye'de “pragmatist”, “ılımlı” ve Batı'nın çıkarlarına “uyumlu” bir İslam yaratmak isteyenlerin amacına “hizmet” etmeye devam edecektir. Böylesi bir din anlayışı, Müslümanlığı, Protestan Hıristiyanlığı gibi sekülerleştirmeye “hizmet” etmekten de kurtulamayacaktır. Artık buna teşne olmaktan kurtulup, oldukça “ince”, “mülayim” ve “mütevazi” gibi görünen bir söylemin arkasında var olan totalci/tekelci, sıkı hiyerarşik örgütlenmeye dayalı ve pragmatizme “hizmet” eden din anlayışını terk edilirse, Müslümanlığa “hizmet” eden yeni bir kapı aralanmış olacaktır. Bu açıdan, “dinci” Kemalizm'in meydan okumalara devam etmesi, hakiki kimliklerin açığa çıkması adına hayırlı olacaktır.    

           


Etiketler: