Kürtlerin ‘Temsiliyet’ sorunu. AK Parti ne yapmalı?

Bayram Zilan 18.08.2016


PKK'nın Ceylanpınar'da iki polisi uykuda şehit etmesiyle Çözüm Süreci bitmiş, yeniden çatışma ortamına geri dönülmüştü. Yaklaşık üç yıl süren Çözüm Süreci, bölge halkı tarafından desteklenmiş, bu süre zarfında birçok açılım yapılmıştı. Ticaretten sosyal hayata kadar bölge canlanmış, ölümler durmuş, çatışmasızlık ortamı bölgenin çehresini değiştirmişti.

Ne var ki, bu iyimser tabloyu Türkiye'ye çok gördüler. Süreci baltalamak için ellerinden geleni yaptılar. PKK, FETÖ'nün istihbarat ve lojistik desteğiyle çatışmasızlık dönemini lehine çevirdi. Silahları şehir merkezlerine taşıdı. Mahkemeler kurdu, halktan, işadamlarından haraç toplamaya başladı. Bütün bu olumsuzluklar PKK'nın dağlardan “şehirlerde baronlaşmak” şartıyla çekilmek istediğini gösteriyordu. Nitekim KCK, ortada hiçbir şey yokken “barajlarda çalışan herkes hedefimizdedir” açıklaması yaparak süreci bozduğunu açıkladı. KCK, bu açıklamasıyla bölgeyle ilgili hayalini kurduğu “mutlak egemenlik” modelini de ifşa etmiş oldu.

Karşımızda bir tarafta “Kürtleri ve Kürtlerin hak taleplerini” kendi varlığı için “nefes borusu” olarak kullanan bir terör örgütü var. Bu örgütün “hizmetinde” olan bir siyasi parti var. Diğer tarafta Çözüm Süreci boyunca çatışmasızlık ortamının yarattığı iyimser havayı teneffüs eden, yaşadığı bölgedeki gelişmeleri ve değişimleri fark eden Kürtler var.

Kendisini “IŞİD'le mücadele eden tek kullanışlı seküler güç” olarak Batı'ya pazarlayan PKK, bu PR çalışmasıyla uluslararası kamuoyunda popülarite kazandı hiç kuşkusuz. PKK, Suriye'deki belirsizlikten mevzi kazanmak, kendisine alan açmak, stratejik bir model oluşturmak ve bu modeli Türkiye'ye taşımak hususunda uluslararası güçler tarafından iştahı kabartılmış ve motive edilmiş durumda.

Bütün bu veriler, PKK'nın önümüzdeki dönemde FETÖ'den boşa çıkan alanı doldurmak için mücadele edeceğini, çatışmaları arttıracağını ve Batı'ya “beni kullanabilirsiniz” mesajı göndereceğini gösteriyor.

Ancak siyasal olarak PKK ve HDP'nin hesap edemediği bir realite de var.

Taban buharlaşması ve toplumsal desteğin hızla düşüşü!

15 Temmuz ve 17-25 Aralık darbe girişimlerine karşı halkın gösterdiği onurlu direniş, Türkiye'de halka rağmen herhangi bir planın gerçekleşmeyeceğini, halk desteği olmayan hiçbir projenin tutmayacağını gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'ye karşı geliştirilen planlar karşısında hiç vakit kaybetmeden “sine-i millete dönmesi” siyasal refleksleri kökünden değiştirdi. Halk Tayyip Erdoğan'la birlikte kendisine güvenmeye başladı. Özgüven patlaması yaşadı. Bugün Türkiye halkı “eğer istemezse kendisine rağmen hiçbir adımın atılmayacağını” çok iyi biliyor. Bunu iki yıldır tecrübe ediyor.

AK Parti hareketinin bu tecrübeyi bölgede PKK'ya karşı da kullanması gerekiyor. Kürt halkının PKK ve HDP'nin savaş stratejilerine karşı gösterdiği tepkiyi “sinerjiye” dönüştürmesi gerekiyor. Bu kapsamda bölgedeki bütün kanaat önderlerini, sivil toplum kuruluşlarını, meslek odalarını, eski/yeni siyasetçileri bir araya getirip “üçüncü bir yol” ve “yeni bir yol haritası” belirlemesi gerekiyor.

Sur, Cizre ve Nusaybin gibi uzun süre sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, harabeye dönmüş ilçelerde yerinden yurdundan edilmiş halkın HDP'li Milletvekillerine gösterdiği tepki, HDP Mitinglerine katılım sayısının yarı yarıya düşmesi, esnaf ziyareti yapan HDP'li Milletvekili ve belediye başkanlarına karşı duyulan öfke, Doğu ve Güneydoğu'da büyük bir “siyasi boşluk” olduğunu gösteriyor.

Açıkça belirtmek gerekiyor ki, bölgede son zamanlarda Kürtler açısından ciddi bir “muhataplık sorunu” var. Bu sorun, siyasal açıdan “temsiliyet krizini” de beraberinde getiriyor.

Çok açık ve net!

Çözüm Süreci'nin bozulduğu günden bu yana “Kürtlerin temsiliyet sorunu” var.

Bu sorunu çözebilecek yegâne parti AK Parti'dir.

Bunu başarabilecek tek parti AK Parti'dir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın FETÖ karşısında sine-i millete dönmesi gibi, AK Parti de PKK karşısında sine-i Kürtlere dönmelidir.

Bölgedeki tüm teşkilatlarını yeniden gözden geçirmeli, pasif olan, salon teşkilatçılığı yapan, sahada, arazide varlık gösteremeyen tüm il ve ilçe başkanlarını değiştirmelidir.

Sivil Toplumu güçlendirmeli, şiddetle, PKK ve HDP'yle arasına mesafe koyan bütün Kürt fraksiyonlarla ileşime geçmeli, geniş katılımlı, sonuç alıcı, yaptırımı olan “çalıştaylar” düzenlemeli ve siyasal açılımlar yapmalıdır.

AK Parti, PKK'nın askeri mücadeleden daha çok zihinsel ve düşünsel mücadele ile bitirilebileceğini aklından çıkarmamalıdır.

Bugün itibariyle bölgedeki temel sorun “temsil sorunudur

AK Parti, Kürtlerin kadim siyasi eğilimlerini, yaşam biçimlerini, kültürlerini, değerlerini, reflekslerini, duygularını, dillerini, edebiyatlarını, sanatlarını, dengbejlerini, destanlarını, ritüellerini iyi bilerek, kavrayarak Kürtlere yaklaşırsa, Kürt gibi davranarak, Kürt gibi düşünerek, kendisini Kürtlerin yerine koyarak bölgeye ve Kürtlere yaklaşırsa Kürtlerden çok büyük destek görebilir. 2002'den bu yana görmediği desteği görür.

Hatta, eğer bugünden itibaren bölgeye yönelik sistematik bir çalışma yapar, oralarda çok daha güçlü var olursa, önümüzdeki yerel seçimlerde HDP'de olan birçok belediyeyi bile kazanabilir.

Konjonktür, oklar, işaretler, veriler, doneler, levhalar, yönler AK Parti'yi gösteriyor.

Her şey AK Parti'yi işaret ediyor.

Zemin hazır, Zaman hazır, mekân hazır.

Bölge hazır, Kürtler hazır.

AK Parti, ayağına kadar gelen bu tarihsel fırsatı bu defa kaçırmamalı!


Etiketler: