Son dönemin en iyi dizilerinden The Handmaid’s Tale’in, eşsiz sinematografisini ortaya çıkaran seçici alan derinliği tekniğinin nasıl kullanıldığı ve kamera açılarını ele alan videoyu izlemek için sizleri şöyle alalım.

***Bu yazı The Handmaid’s Tale ile ilgili keyif kaçırıcı detaylar (spoiler) içerir.***

Margaret Atwood’un 1985 yılında yayımladığı aynı adlı romanın dizi uyarlaması olan The Handmaid’s Tale, yayınlandığı andan itibaren deyim yerindeyse ‘aklımızı başımızdan aldı’. Erkek egemen totaliter bir toplumda geçen sıra dışı bir hikaye anlatan dizi, 10 bölümden oluşan ilk sezonuyla romanın muazzam bir uyarlaması olarak karşımıza çıktı. ‘Kadın haklarının var olmadığı, kadınlara verilen değerin yok sayıldığı bir dünya nasıl olurdu?’, sorusundan yola çıkarak şaşırtıcı bir distopyayı önümüze getiren dizi, romanın feminist gücünü şok edici ve kimi zaman bizi gerim gerim geren sahneleriyle çok iyi bir şekilde yansıtmış. Oyuncu kadrosunun, (Burada özellikle bu yıl, Emmy ödülü kazanması gerektiğini düşündüğüm Elisabeth Moss‘un muazzam oyunculuk performansının altını çizmek gerekir.) romandaki karakterlerin tasvir ediliş şekliyle birebir uyumlu olması ise dizinin seyir zevkinin yüksek olmasını sağlayan etmenlerin başında geliyor.

Bununla beraber, dizinin eşsiz sinematografisinden bahsetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kadınları sistemin kölesi olmaya zorlandığı bu distopyayı, izleyiciye aktarmak için yapım ekibi elinden geleni yapmış. Dizinin bir ‘gerilim filmi’ni andıran yapısı, kullanılan renkler ve ışıklar, oyuncuların birbiriyle uyumu, harika müzik seçimi ve nicesi… Bir de dizinin yönetmenlerinden Reed Morano’nun dijital kamera sistemi Alexa ile kullandığı kamera açıları ve alan derinliğini de es geçmemek lazım. Seçici alan derinliğini (shallow focus tekniği) uygulayarak netlik derinliğini kısıtlayan ve görüntünün bir bölümünü diğer bölümlerine nazaran daha belirgin eden Reed Morano, izleyicinin özellikle nereye dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan kamera açıları yaratıyor. Bu sayede kadınların, bu korkunç dünyada yaşadığı bunalım etkisini daha çok hissettiriyor.

Peki seçici alan derinliğinin dizinin hikayesi ve karakterleri üzerinde nasıl bir etki yarattığını incelemek ister misiniz? Nerdwriter1 isimli YouTube kullanıcısının hazırladığı ‘The Handmaid’s Tale: How To Use Shallow Focus’ videosundan hareketle gelin hep birlikte, üç başlık altında seçici alan derinliği uygulamasının nasıl kullanıldığını inceleyelim.

The Handmaid’s Tale’in Eşsiz Sinematografisini Yaratan Üç Etmen

Bireyin Bakış Açısı

the-handmaids-tale-elisabeth-moss-filmloverss

Bilindiği üzere The Handmaid’s Tale, Amerika Birleşik Devletleri’nin parçası olan Gilead distopyasındaki totaliter toplum hayatını konu alıyor. Doğum oranlarının azalması sonucunda Gilead hükümeti, son kalan doğurgan kadınları cinsel köle olmaya zorlamıştır. Elisabeth Moss’un canlandırdığı Offred ise kalan son doğurgan kadınlardan biridir ve Komutan Fred’in evinde hizmetçi olarak çalışmaktadır. Offred ise bu dehşet verici dünyaya katlanmak zorunda kalır. Biz de hikayeyi, onun bakış açısından izleriz. Tam da bu noktada, dizi Elisabeth Moss’u yani Offred’i odak noktasına alarak, seçici alan derinliği tekniğini uygular. Bu yöntem Gilead hükümetinin totaliter kontrolü altında ezilen Offred’in bakış açısını, izleyiciye yansıtmak için kullanılır.

Gilead’ın Tasvir Edilişi

the-handmaidens-tale-elisabeth-moss-2-filmloverss

Kadınların her türlü haktan yoksun olduğu Gilead; karanlık, kasvetli, ayrımcılığın hüküm sürdüğü ve ‘renksiz’ bir dünya olarak tasvir edilir. Bu ayrımcılığı da renkler üzerinden tanımlayan dizi, sınıfları birbirinden ayırmak için ‘kırmızı’ ve ‘mavi’ renklerinin en boğucu ve iç karartan tonunu kullanır. Hikayede kırmızı, sadece ‘handmaid’ olarak sınıflandırılan kadınlar tarafından giyilen renk olarak görürken; mavi de hizmet verdikleri efendilerin acımasız eşleri tarafından giyilir. Kırmızı peleriniyle dolaşan Offred için hayat, bu sisteme göre evine gönderildiği aileye bir çocuk vermektir. Bunun dışında hiçbir hakkı olmayan Offred, yaşadıkları dünyayla ilgili sınırlı bilgiye sahiptir ve dışarıda neler olup bittiği hakkında bir bilgisi yoktur. Çünkü bunları öğrenebilecek herhangi bir bilgiye sahip değildir. Biz izleyiciler de Gilead’ı; Offred’in gördüğü kadar görürüz, bildiği kadar biliriz.

Gilead’dan Önce ve Sonra:  June’dan Offred’e…

The Handmaid's Tale -- "Offred" -- Episode 101 -- Offred, one the few fertile women known as Handmaids in the oppressive Republic of Gilead, struggles to survive as a reproductive surrogate for a powerful Commander and his resentful wife. Moira (Samira Wiley) and Offred (Elisabeth Moss), shown. (Photo by: George Kraychyk/Hulu)

Sıradan bir günde hayatınızın cehennemde dönüştüğünü, anlam veremediğiniz ve doğru olmadığını savunduğunuz bir şeye itaat etmek zorunda kaldığınızı hiç düşündünüz mü? June hayatının en güzel zamanlarında, tam da böyle bir cehennemin içerisine düşer. Onun adı artık June değil, Offred’dir. Yani hizmet ettiği komutanının ismini almıştır. Bu sisteme göre o bir insan değil, köledir. Önceki hayatındaki her şey uzaktır ona. Dizinin ilk bölümünde Offred’in adının June olduğunu öğrenmemizle beraber, onun önceki yaşantısından kesitler görürüz. Daha doğrusu umudunu korumak için hatırlamak zorunda olduğu hatıralarına şahit oluruz. Bu noktadan itibaren Offred vasıtasıyla; Gilead’in kuruluşu ile önceki zaman arasındaki bağlantıyı kurmaya çalışırız. Bir de June’un, Offred olmak zorunda kalma sürecine.

The Handmaid’s Tale’in Eşsiz Sinematografisini Ortaya Çıkaran Muazzam Bir Video

Sözün özü; The Handmaid’s Tale, oyunculuk performanslarıyla beraber sinematografisinden aldığı güçle son yılların en iyi hatta en sarsıcı dizilerinden biri. Dizinin tarzından övgüyle bahsettiğimiz bu güzel videoyu buradan izleyebilirsiniz.

Daha yazı yok.
Filmloverss.com size daha iyi hizmet sunmak için çerezleri kullanır. Sitede gezerek çerezlere izin vermiş sayılırsınız. Ayrıntılı bilgi