GeriKitap Sanat Beyazıt Meydanı’nın talihsiz serüvenleri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
    0
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Beyazıt Meydanı’nın talihsiz serüvenleri

Beyazıt Meydanı’nın talihsiz serüvenleri

Sevince Bayrak’ın ‘Bir Meydan Öyküsü: Beyazıt’ adlı çalışması, Osmanlı İmpataratorluğu’nun son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan 50 yıllık dönemde Beyazıt Meydanı’nın yaşadığı değişimi ve bu değişimin yarattığı tartışmayı irdelerken okuyucusuna farklı bir kent öyküsü sunuyor.

İstanbul’un kurucusu Büyük Konstantin, özene bezene inşa ettiği yeni başşehrinin bugünlerini görse ne düşünürdü acaba? Varaklı forumlar, latif villalar, bin kapılı devlet binaları ve devrin en ihtişamlı tapınaklarını ihtiva eden bu güzeller güzeli şehrin, adına metropol denilen eşsiz bir ucûbeye dönüşmesini meçhul mezarından ıstırap içinde izlemiş olmalı.
Konstantinopolis’in 11 Mayıs 330 tarihindeki görkemli açılına imparatorluğun birçok ülkesinden vatandaşlar katılmış; Forum Tauri’nin ortasındaki İmparator Konstantin’in görkemli heykelinin gölgesinde ürkütücü boğa heykelini hayretle izlemişlerdi. Tümüyle bronz bu heykel, şehrin azılı suçlularının ibreti âlem için cezalandırılmasında kullanıldı. Hükümlü boğa heykelinin içine konur, heykelin altında yakılan ateş kısa sürede talihsiz adamı yakmaya başlayınca feci çığlıklar Forum Tauri’yi kaplar, heykelin burnundan dumanlar çıkardı. Boğa Meydanı, ismini bu heykelden aldı. Meydanın hüviyetini ilk değiştiren, bu gaddar uygulamaya son vererek mekânı Roma’daki Forum Trojan’dan esinle yeniden şekillendiren İmparator Theodosius oldu. Doğu Roma’nın bu büyük imparatoru, çeşmelerle dolu, zafer takıyla göz alan görkemli yeni meydanın etrafını çeşitli kamu binaları ve kiliselerle donatmıştı... Büyük Konstantin’in sütunu bugün yerinde duruyor, Çemberlitaş adıyla kadim mirasın tek dişi kalmış son temsilcisi olarak zamana direnmeyi sürdürüyor. Meydanın bir köşesine atılmış Theodosius’un mirasının acınası vaziyeti ise herkesin malûmu.

Mimar Sevince Bayrak’ın ‘Bir Meydan Öyküsü: Beyazıt’ kitabı, mekânın yaklaşık 1700 yıla uzanan tarihi içinden muayyen bir kesite (1914-1964) odaklanıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarını ihtiva eden bu 50 yılda meydanın yaşadığı değişimlerin izini süren Bayrak, tartışmayı akademik bir çerçeveye hapsetmeden meselenin medya, entelektüel cemiyet ve halk düzeyinde nasıl tartışıldığını ve anlaşıldığını irdeliyor.
Bayrak’ın meşhur mimar ve yazar Rem Koolhaas’tan ödünç aldığı terimle ‘hayalet yazar’lığa soyunduğu; mekân-insan ilişkisine ve gözün gördüğünün ötesindekilere odaklandığı kitabı, bir türlü oldurulamamış bir projenin hatıratı niteliğinde bir nevi. Meydanın 1914-1964 dönemine odaklanmak ve bu sayede kaçırılmış fırsatların, telafisiz hataların, rafa kaldırılmış projelerin ve bitmeyen kot farkı mücadelesinin izini sürmek meydanların ruhuna dair düşünmeye itiyor okuyucuyu. Kitaptaki bir dolu Beyazıt Meydanı tartışmasını okurken birçok meselenin bugün bile güncel olduğunu fark etmek, memleketimizde bazı şeyler ışık hızıyla değişirken bazı şeylerin hep aynı kaldığına bir kez daha şaşırmak da cabası.
‘Bir Meydan Öyküsü: Beyazıt’ mekânları insanlarıyla birlikte düşünmeyi tercih ediyor ve dolayısıyla teknik tartışmaların ötesinde, farklı bir bakış açısı sunuyor. Bilhassa Zeynep Çelik’in fevkalade eseri ‘19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti Değişen İstanbul’ (İş Bankası Kültür Yayınları) ile birlikte değerlendirildiğinde modern İstanbul’un haline pek de şaşırmıyor insan.

Beyazıt Meydanı’nın talihsiz serüvenleri
BİR MEYDAN ÖYKÜSÜ BEYAZIT (1914-1964)
Sevince Bayrak
İş Bankası Kültür Yayınları, 2019
128 sayfa, 28 TL.

False
Haber Yorumlarını Göster
Haber Yorumlarını Gizle