GeriDoğan HIZLAN Bir zamanlar Ankara
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Bir zamanlar Ankara

İstanbul’daki edebiyatçı, sanatçı ilişkileri ve buluşma mekânları konusunda pek çok kitap yazıldı. Peki, başkentteki ilişkiler, dostluklar nasıldı? Salim Şengil’in belgesel niteliğindeki yeni kitabı ‘Anılarda Kalan Portreler’i okurken pek çok ismi yakından tanıyacaksınız.

Cumhuriyet Ankara’sının insan grafiğini Salim Şengil’in belgesel değerinde olan kitabından öğrenebilirsiniz... Ankara Edebiyatçılar Derneği Başkanlığı’nı da yapan Şengil’in kitabının adı ‘Anılarda Kalan Portreler’... Şengil (1913 - 2005) CHP’nin açtığı hikâye yarışmasında birincilik kazandı, Seçilmiş Hikâyeler ve Dost dergilerini çıkardı, yabancı dilde kitaplar yayımladı.

‘Anılarda Kalan Portreler’de eserlerini okuduğumuz, şiirlerinden dizeler ezberlediğimiz isimler var. Kitapta sözü edilen kişilerin edebi ve kişisel yaşamlarını öğrenirken, dönemin siyasal karabasanlarını da daha hatırlayacak, yazarların çektiklerini, özgür yaratma girişimlerine nasıl ket vurulduğunu da göreceksiniz. Tek partili dönem günleri de bu yazılara yansıyor. Şengil, devletteki görevinden ayrılıp Çubuk Barajı Gazinosu’nun müdürlüğünü yaptı. Birtakım anıların kaynağı da burasıydı. Anılarından bir demet...

Bir zamanlar AnkaraAnılarda Kalan Portreler
Salim Şengil
h2o Kitap

- Orhan Veli ve Nurullah Ataç, 1939 yılının güz aylarından birinde, müzik eşliğinde içki içiyorlar. Her ikisi de o gün aylık aldıkları için biri diğerinden ödeme hamlesi bekliyor. Garson Şengil’e gelip hesap ödemediklerini söylüyor. Şengil de masalarına gidip kendini tanıtıyor; kitabını imzalayıp armağan ediyor.

- Şengil, Ahmet Muhip Dıranas için “Çok çalışmayı sevmezdi, yoksa daha çok şiir yazabilirdi” diyor.

- “Cahit Sıtkı Tarancı ile ne zaman, nerede, nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum” diyor Şengil. Şairin portresini de çiziyor: “Cahit Sıtkı ince yapılı, kısa boyluydu. Duygulu, sessiz, çekingendi. Böyle olmasına böyleydi ama şiir ya da sanat konularındaki tartışmalarda acımasız olduğunu çok görmüşümdür. İyi Fransızca bilirdi. Dünya edebiyatını, özellikle Fransız sanatını yakından izlerdi.”

- Sait Faik’in hikâye telifiyle ilgili konuşmaları, o zamanın ödeme durumunu anlatıyor...

- M. Ş. E. ya da Esendal yazısı bir dostluğun anılması... Memduh Şevket Esendal, ‘Ayaşlı ve Kiracıları’ romanıyla, Türk edebiyatında bu türe damga vuran yazarlardan biri. CHP’de önemli mevkilerde bulunan bir siyasetçi. Orhan Veli, yazılarında değişik adlar kullandığı için bakın onun hakkında ne demiş: “Sanatı küçümsüyor. Bu yüzden gerçek adını kullanmak istemiyor.”

M. Ş. E.nin yanıtı da şöyle:

“Aslında ben politikada eskittiğim adımı, çok sevdiğim sanatta kullanmak istemiyorum.”

- Şengil, bir Milli Eğitim Bakanı ile ne konuştu? Siyasal ve sanat ilişkisine dair notlar...

- İyi bir şair Özdemir İnce, iyi bir şair İlhan Berk, iyi bir çevirmen Ülker İnce ve Salim Şengil. Şiirin tartışıldığı bir gece...

- Yılmaz Güney başlıklı anılar ilgiyle okunacak.

- ‘Arkadaşım Orhan Kemal’, onu tanıyanlar için de, hiç görmemiş olanlar için de parlak bir yazı: “Çalınırsa bir gün kapımız, içtenlikle bir yüz gülerse bütün kalleşliklerden arınmış, çocuksu ve temiz, Orhan Kemal’in yüzüdür bu, bize bakan.”

X

Mobilyalara meraklı mısınız?

Frederick Litchfield’in ikonik kitabı ‘Eşyanın Resimli Tarihi’ mobilyaların izinde, zevk ve siyasal tarihin eğlenceli bir özeti... İçindekiler listesi kitabın alanında önemli bir çalışma olduğunu gösteriyor...

Mobilya sizin için ne derece önem taşır? Evinizin dekorasyonu yaşamınızda önemli bir yer kapsar mı? Sık sık mobilya değiştirir misiniz? Benim hiç mobilya merakım yoktur. Çünkü benim için bir evin süsü kitaplar, plaklar, CD’ler ve kırtasiye malzemesidir. Dekoratörlere ev düzenini bırakanları pek anlamıyorum.

Bu konuda kendimi böylesine dışta tutuyorum ama aileden kalma bazı eşyalar anılarımın düğümüyle bağlanmış olarak karşımda duruyor.

Frederick Litchfield’ın ‘Eşyanın Resimli Tarihi: En Eski Zamanlardan Günümüze’ kitabı sizi eşya konusunda düşünmeye davet ediyor.

Tanıtımı özetleyebilirim: Frederick Litchfield’in ilk kez 1892’de yayımlanan ikonik kitabı ‘Eşyanın Resimli Tarihi’ kutsal kitaplardan, medeniyetin en eski zamanlarından Roma’ya, oradan Asya ve Uzakdoğu’ya, Rönesans’a ve Fransız Devrimi’ne kadar uzanan baş döndürücü bir tarih boyunca sizi mobilyalar arasında yolculuğa çıkarıyor.

Eşyanın Resimli Tarihi: En Eski Zamanlardan Günümüze Frederick Litchfield
Çeviri: Seda Ateş

Yazının Devamını Oku

Yemek fotoğrafları iştah açar mı?

Yemek kitaplarının en iştah açıcı bölümü yemek fotoğraflarıdır. Evde hazırlanan sofralardaki yemeklerin fotoğrafını çeksek bu etkileyiciliğe varamayız.

Yemek ve Kültür dergisinin yeni sayısında Enis Batur’un ‘Foto–yemek’ yazısını okurken, elimin altında bulundurduğum yemek kitaplarının fotoğraflarına baktım.

Biri ‘Adım Adım 62 Çorba’ diğeri de ‘Adım Adım 62 Salata’ (YKY). Salata kitabının ilk sayfasında ‘Mustafa V. Koç’un anısına’ yazılı.

Üçüncü kitap ise ‘Makarna’, İtalyanca’dan çevrilmiş. Tariflerini okurken, fotoğraflara bakmak iştah açıyor. Yazarın verdiği bilgiye göre,“2020’de 11’incisi yapılan Uluslararası Mutfak Festivali’nin ana teması ‘Güney’ olmuştu. Akdeniz yemek kültürünün kuşatıldığı etkinliğin ‘veli’si Marsilyalı ünlü aşçı Passedat idi.

Lou Manna–Bill Mos ikilisinin 2005’te yayımladıkları ‘Dijital Yemek Fotoğrafçılığı’ hâlâ temel başvuru kitapları arasında.

Nemika Tuğcu’nun ‘Bir Sonbahar Sofrası’ gözlemle masalsılık arasında gidip gelen çok sevdiğim bir yazı.

Muhammet Şengöz’ün resimlediği Nisa Leyla’nın şiirinin adı ‘Sylvia Plath’.

‘Geçmişin Tadı’ bölümünde, bir yemek için malzemenin alımından yapılışına kadar geçen bir süreyi okursanız, lezzetli yemekler pişirebilirsiniz, ama un kurabiyesini de unutmayın.

Ciğer tava tarifi doğrusu çok hoşuma gitti: “Sizinle bir de tava yemeklerinden birisini yapalım. Mesela çok sevdiğiniz ciğer tavasını. Buna Arnavut ciğeri derler. Piyaz satan Arnavut ahçılar bunu çok güzel yaparlar. En büyük lokantalarda bile onların yaptığı kadar güzeline güç rastlanır.

Yazının Devamını Oku

Yüz yüze eğitim

Geçenlerde iki profesör arkadaşımla online eğitim üzerine konuşuyorduk.

İkisi de aynı noktada birleştiler. “Bizi dinleyen öğrencilerin yüz ifadesini, tepkisini göremiyoruz. Onlar bizi tartamıyor, biz de onları.”

Gerçekten de açılan okullardaki çocukların sevinçlerini görünce bu yakınmalara daha çok hak verdim.

Öğretim üyelerinin öğrenci hoca ilişkisi sadece verdiği dersle sınırlı değildir. Vücut dili denilen önemli bir unsuru da unutmayalım.

Birtakım okullarda, üniversitelerde ders sırasında, ders sonrasında öğrencinin aklına gelen sorular vardır, sorar merakını giderir.

Ben birçok kuşaktaşımın davranışlarını, konuşmalarını, tiklerini merakla izlerdim, hiç kuşkusuz onlar da beni.

Öğretmenlerin kalem tutuşları –bilgisayar kalemin yerini tutamaz– not alışları, elyazıları birer kişilik ipuçlarıdır.

Ayrıca önemli bilgiler, çoğu zaman ders sonrası öğrenilir, dersin dipnotu özelliği taşır.

Kitap seçiminde de aynı durum söz konusu. Fuarların özel bir yeri olduğunu düşünürüm.

Yazının Devamını Oku

60’lardan, 70’lerden ses belleğimde kalanlar

Geçen hafta çalışmalarıma iki uzunçalar eşlik etti.

Her parçanın hayatımızda bıraktığı bir iz vardır. Şarkılar aslında bizim de tarihimizdir. Unuttuklarımız ile unutamadıklarımız çarpışır. Müzik öyle bir türdür ki çoğu silinip gider. Sosyoloji açısından bir değerlendirme yapmak gerekir. Günün modası neydi, o müziğe nasıl yansıdı. Neyi dinlerdik, neyle dans ederdik, hangi solistler zamanında zirvedeydi. Müziğin tarihi ile modanın tarihini de eşleştirmek mümkün.

Sadece pop müziğinin değil, Türk müziğinin de sevilen parçalarının yankısı ne kadar sürüyor. Kulüplerde ne çalınıyordu, Türk müziği hangi mekânlarda, hangi bahçelerde dinlenirdi?

Yemek müziği kavramı nasıl doğdu, nasıl gelişti, nasıl yaygınlaştı?

Pikabımda iki uzunçalar dönüp durdu.

Biri: ‘Bir Varmış Bir Yokmuş - 1960/70’ler Türkçe Aranjmanlar Altın Seri’.

Diğeri: “Anılar - 1970’ler Karma Pop Türkçe Aranjmanlar’.

İkisi de Odeon Koleksiyonu’ndan.

Aranjörlerden

Yazının Devamını Oku

Galata’yı ne kadar tanıyorsunuz?

Turan Akıncı’nın ‘Galata - İstanbul’un 700 Yıllık Karakutusu’ kitabında, şehrin tarihinin izlerini sürerken bu köklü semt hakkında pek çok şey öğreniyoruz.

Galata denince belleğime ilk düşen, İlhan Berk’in ‘Galata’ kitabıdır. En ücra köşelerine kadar, bize o semti yazmıştır. Semt monografileriyle ilgilenirim, çünkü sadece orada yaşayanlar değil, gelip geçenler de o semti tanımalıdır.

Turan Akıncı’nın ‘Galata - İstanbul’un 700 Yıllık Karakutusu’ kitabında bakın Galata semti hakkında neler öğreniyoruz...

Bizans yönetimi Galata’yı Cenevizlilere tahsis etti. Karadeniz ve Akdeniz limanları arasında bir ticaret ağı kurdular. Bu düzen 186 yıl devam etti.

1453’te Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedince bir Ahitname vererek bölgenin özerkliğini tanıdı.

Kitabın anabaşlıkları: Galata  Limanı, Galata  Kültür Varlıkları, Galata’da Osmanlı Askerî Tesisleri, Galata Sarrafları, Osmanlı’da Levantenler, Galata’da Bankalar, Galata’da Bankerler, Galata’da Ticarî Hanlar.

Fatih, Bizans imparatorundan Galata’nın sulh yoluyla teslim edilmesini istedi, imparator bu teklifi kabul etmedi. Zağanos Paşa, Cenevizlilere şöyle söyledi: “Sizler sultanın dostlarısınız. Hiç kimseden zarar görmeden Galata’yı elinizde tutacaksınız. Bu zamana kadar Bizans imparatorundan elde ettiğiniz hakları aynen koruyacaksınız. Bu nedenle hiç başka bir şeyle uğraşmayın. Sultanı da kızdırmayın.”

Yönetim tarzı klasik Osmanlı yönetim şablonundan farklıydı. İstanbul’un fethinden sonra, oraya göre bir yönetim tarzı uygulanmaya başladı, biraz karmaşıktı. Galata subaşısının düzeni sağlamanın ötesinde birçok görevi vardı.

Galata - İstanbul’un 700 Yıllık Karakutusu

Yazının Devamını Oku

Okurla yazarı buluşturan akademisyen: Yıldız Ecevit

Kısa bir süre önce telefonda konuşmuştuk Yıldız Ecevit’le. Yeni kitabını kutladım. Karalama Defteri programında kendisini konuk etmek istediğimi, Bodrum’da olduğunu, ileride düşüneceğini söylemişti.

Dün sabah ölüm haberini aldım.

Daima savunduğum bir düşüncemi tekrarlamalıyım.

Bir yazarı iyi anlayabilmek, verdiği tadı alabilmek için eleştirmenlere, akademisyenlere ihtiyacımız vardır. Yazarın edebiyata getirdiği yeniliği onların aracılığıyla öğrenirsek, kitabı hem okuduğumuz listede hem de edebiyat tarihinde doğru bir yere yerleştiririz.

Yıldız Ecevit gibi akademisyenler bizim rehberimiz olur. Yalnız okur için değil, yazar için de önemlidir yaptıkları çalışmalar. Yazarın yapmak istediğinin doğru şekilde kitlelere ulaşmasını, akademisyenler ve eleştirmenler sağlar.

Yıldız Ecevit’in kitaplarına ait tanıtıcı notlar, sanırım düşüncemin kabul görmesini mümkün kılacaktır.

Okurlar özellikle Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’u onun sayesinde çok daha iyi anlayacaktır. Bunu Yıldız Ecevit’in çalışmalarına borçludurlar.

Kitaplar üzerine notlar:

‘Ben Buradayım...’ – Oğuz Atay biyografisi, yazarın metinlerinden ve hayatından yola çıkarak yaptığı çok özel bir çalışma.

Yazının Devamını Oku

Kemal Özer şiir ödülleri

Klaros Yayınevi’nin düzenlediği ‘Kemal Özer Şiir Ödülü’nü kazananlar belli oldu. Ödül seçici kurulu aşağıdaki adlardan oluşuyordu:

Veysel Çolak

Yusuf Alper

Lokman Kurucu

Volkan Hacıoğlu

Simge Özer

Kurulun gerekçesi şöyle: “Bir şiir kitabını veya bir şiir dosyasını şiir sanatı bakımından değerlendirirken bir şairden yapısal bakımdan sağlamlık, özgün oluş, şiirin gereksindiği sözcük ekonomisi, yapaylıktan uzaklık, sözcüklerin ve dizelerin kurgusuyla metne şiir değeri kazandırması; ayrıca şairden insanın doğayla, insanın kendisiyle çelişkisini; bir başka deyişle insanın bütün hallerini, şiir estetiği içerisinde yansıtması beklenir. Dahası, yaşanan coğrafyanın kültürünü özümsemesi, şiirini o kültürden damıtarak evrensel kılması da... Elbette öyküleme tuzağına düşmemesi, dil bilinci, sözcük dağarcığının zenginliği ve bunun şiire yansıtılması, imgesel tutarlılık yani imgelerin hayata ilişkin anlamsal çağrışımlar oluşturabilmesi, Türk şiiri içerisinde kendi rengini üretebilmesi, kendine özgü bir ses ulaştırması da beklenir şairden. Bu bakış açısıyla yaptığımız değerlendirmede, 2021 Kemal Özer Şiir Ödülü’nü kazananlar:

KİTAP DALINDA:

Yazının Devamını Oku

Savaşta, barışta çocuk şarkıları

Bir ülkenin müzik tarihini bilmiyorsanız, o ülkeyi de, insanlarını da tanımıyorsunuzdur.

Çok yinelediğim bir yargıdır bu. Siyasetten günlük yaşama, savaştan barışa, rejim değişmelerine kadar her şey müziğe yansır.

Gönül Paçacı Tunçay’ın başında bulunduğu OMAR (İÜ Osmanlı Dönemi Müziği Uygulama Araştırma Merkezi) çalışmalarıyla bu konuda yalnız müzisyenlere değil, edebiyatçılara, ressamlara, şairlere de katkıda bulunuyor.



Bir long play’de toplanan besteler, iyi bir inceleme kitabının içine konulmuş.

Kitabın adı:

Yazının Devamını Oku

Tiyatro Müzesi kurulmalı

Türkiye Tiyatro Vakfı Kurucu Başkanı Esen Çamurdan’ın mektubundan bir bölüm:

“Sevgili dostlar,

Resmi olarak bir buçuk yıl önce kurmuş olduğumuz göz önüne alındığında, ilk kış mevsimini, küresel salgının neden olduğu maddi ve manevi tüm güçlüklere karşın dolu dolu yaşadığımızı öne sürebiliriz. Sayıları giderek artan ancak salgın nedeniyle kısıtlı sayıda kabul edebildiğimiz ve çoğu tiyatro okulu mezunu olan gönüllülerimizle birlikte, yaptığına inancın ve umudun verdiği güç ve enerjiyle oldukça yoğun çalıştık. Özellikle görünür olmayan ancak geleceğe yatırım olarak değerlendirdiğimiz altyapı çalışmalarının kapsamının – içinde yaşadığımız dönemde – aldığımız malzeme bağışlarını arşivleme ile tiyatro yayın envanteri çıkarmadan oluştuğunu söylemeliyiz.

Beş çevrimiçi etkinlik düzenledik. Türkiye’nin tiyatro tarihini nostaljiden kaçınarak, eleştirel bir bakış açısıyla yeniden okumayı öneren ‘Tiyatromuzda Tarih Konuşmaları’, ‘Toplumsal Cinsiyet Durumları’, ‘Ustalar Ustaları Anlatıyor’ uyguladığımız konu başlıklarıydı.

Seminer/atölyeler, yetişkin ve çocuk olmak üzere iki ayrı gruba yönelik etkinliklerimiz ücretliydi.

2020–2021 mevsimine; 15 Aralık 2020’de, Hrant Dink Vakfı öncülüğünde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık işbirliğiyle hazırladığımız ve bize çok şey katan ‘Kulis: Bir Tiyatro Belleği, Hagop Ayvaz’ sergisiyle girmiştik.

Haziran 2021’de ‘Kendi Masalımı Yazıyorum’ adlı çocuk atölyesini yöneten Roza Erdem’e bir annenin yazdığı övgü dolu mektup, bu tür çalışmaların önemini kanıtlıyor.

2021–2022 mevsimine daha büyük bir inanç, coşku ve kararlılıkla giriyoruz.

TİYATRO MÜZESİ ÇALIŞMALARI VEHÜRRİYET GÖSTERİ’NİN KAMPANYASI

Yazının Devamını Oku

Müzik Festivali’nin açık hava konserleri

Pazar günleri TRT’deki açık hava konserlerini dinlerken, İstanbul’daki açılışların özlemini çekiyorum.

49. İstanbul Müzik Festivali 18 Ağustos–16 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek.

Bu yıl festivalin bize yönelttiği soru: “Başka bir dünya mümkün mü?”

Festival bir ay boyunca 14 farklı mekânda Türkiye ve yurtdışından solist, topluluk ve orkestrayı ağırlayacak.

Bu yılki programdan seçmeler yaptım.

ÇALACAK ORKESTRALAR

Tekfen Filarmoni Orkestrası

Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası

Academia Bizantina

Yazının Devamını Oku

'Ona benzer bir kadın görmedim'

Geçen hafta dinlediğim CD’lerden biri bakın neydi? ‘Pavarotti in Hyde Park’. Tenora, The Philharmonia Chorus eşlik etmişti.

CD’nin kapağında Luciano Pavarotti’nin hoş bir fotoğrafı, arkasında yüzlerle şemsiye. Çünkü o konserde yağmur yağıyordu ve hiç kimse yerinden kalkmamıştı. Peki dinleyiciler arasında kim/kimler vardı? Saray mensupları ve Prenses Diana.

Pavarotti, Dünya Kupası’nda Puccini’den ‘Nessun Dorma’yı söylemişti. Arya popülerlik kazanmıştı. Hyde Park’taki konserin tarihi 30 Temmuz 1991.

Pavarotti İngiltere’de ilk olarak Mozart’ın ‘Idomeneo’sunda sahneye çıkmıştı. Albüm kitapçığında bilgi dört dilde (İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca) basıldı.



Manon Lescaut

Yazının Devamını Oku

Mahalle kültürünü bilir misiniz?

Eyüp Aygün Tayşir, yeni kitabı ‘Sabitâlem Mahallesi’nde 11 öyküyle bir mahalleyi inandırıcı karakterler üzerinden ustaca anlatıyor. Sevginin, ironinin, gerçeklerle bir arada yaşamanın öyküleri bunlar...

Eyüp Aygün Tayşir’in ‘Sabitâlem Mahallesi’ bugün de bazılarımızın yaşadığı mahalle kültürünü ustalıkla aktarıyor.

Kitabın kısa bir özeti: Sabitâlem Mahallesi, birbirine konumlanmış, her biri kaydırağa benzeyen altı sokak ve bu sokakların her iki yanına dizilmiş yeşil, kireç, tuğla, sidik sarısı pembe ve sıklıkla da sıva rengi gecekondulardan müteşekkil bir mahalle olup nüfusunu Allah’tan gayrı bilen yoktur. Yamaç yönündeki gökdelenin tepe katlarından bakıldığında, sokaklarında bir aşağı bir yukarı koşturup duran küçüklü büyüklü çocuklarıyla mahalle, yazlık yörelerdeki ‘her şey dahil’ otellerin su parklarına benzer.

Tayşir, mahalleyi birim alarak modern bir kurgu anlayışıyla yeniden yaratmış. Ayrıca kahramanları da inandırıcı. Öyküler gerek mekân gerek orada yaşayanları ustaca betimliyor.

Sabitâlem Mahallesi
Eyüp Aygün Tayşir
İletişim Yayınları

Kitaptaki öyküler: Anadolu Kaplanı, Sabitâlem Mahallesi, İntikam, Nakliyeci Zeki 1, ÖKKG, Hatırlayamazken, Fiskobirlik’ten Emekliyim, Kahraman Şirketler Topluluğu, Beklerken, Nakliyeci Zeki 2, Sex Shop.

İlk sayfada Tracy Chapman’dan bir alıntı: “Kurgu var arasındaki boşlukta / Seninle gerçekliğin / Her şeyi yapacak ve söyleyeceksin / Yaşamının sıradanlığını azaltmak için.” İki çocuklu bir ailenin bir otomobil yolculuğundaki ilişkileri eğlendirici.

Yazının Devamını Oku

Açılmayı bekleyen festivaller ve ‘Yarının Kadın Yıldızları’

Pandemi günlerinde iki sektörün gidişatıyla ilgileniyorum. Birincisi müzik festivalleri, ikincisi de okulların yüz yüze eğitime başlaması.

Önümüzdeki günlerde İKSV’nin iki müzik festivalinin programı açıklanacak: Klasik Müzik Festivali ve Caz Festivali. Klasik müzik konusunda bilgiyi pazartesi günü, basın toplantısında öğreneceğiz. Festivallerin açık havada yapılması, sanırım kapalılık tehlikesini bertaraf edecek.

Klasik Müzik Festivali bir aksama olmazsa ağustosun ikinci yarısında başlayacak, 19 Ağustos’a kadar devam edecek. Caz Festivali ise eylül ayının üçüncü haftasında olduğuna göre iki festival birlikte yürüyecek.

Açılma saatlerinin kısıtlanmasının kalkmasını öneriyorum. Festivalleri düzenleyenlerin makul istekleri şöyle:

En azından bitiş saati saat 24.00’e alınsın.

Çalışan konser dinleyicilerini düşündüğümüzde, saat 22.00’de yasaklar başlıyor. İstanbul gibi trafiğin yoğun olduğu bir kentte işten çıkanın -saat 18.00 diyelim- konsere en erken varışı 20.00’dir. İki saatte neyi dinleyecek, konserin zevkini ne kadar çıkaracak. Üstelik araya yemeği de koymadık. Nefes nefese bir program.

Açık hava olduğuna göre bulaşma tehlikesi de yok.

Yazının Devamını Oku

Düşünmeye çağrı

İbrahim Kalın'ın ‘Açık Ufuk’ kitabı bizi düşünmeye çağırıyor. Düşünmenin hayatımızdaki önemini temellendiriyor.

Kapaktaki motto:

“İyi, Doğru ve Güzel Düşünmek Üzerine”.

Düşünme eyleminin tamamlanması için bu üç unsurun bir araya gelmesini hatırlatıyor.

Ana başlıklar şöyle:

Düşünmek Çileli Bir İştir

Mağaradan Çıkanı Vururlar: Yol, Tefekkür ve Tahayyül

Varlığın Keşfi Olarak Tefekkür

Akıl, Bilgi, Hikmet

Yazının Devamını Oku

Gülsin Onay, ‘Ay Işığı Sonatı’nı çalıyor

Diskoteğimde bulunan en eski kayıtlardan biri Wilhelm Kempf’in çaldığı, Beethoven’ın 78’lik ‘Ay Işığı Sonatı’.

Dünyaca ünlü piyanistimiz Gülsin Onay’ın daha önce Beethoven’ın sonatları CD’sini yazmıştım.

Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Lila Müzik’ten çıkan CD’de büyük bestecinin hangi eserlerini seslendiriyor:

Piyano Sonatı No.14. ‘Ay Işığı’

Piyano Sonatı No.26 ‘Veda’

Piyano Sonatı No.30

CD albümünün başında Gülsin Onay’ın yaşamı ve sanatı üzerine bilgi veriliyor. Alman gazetesi Göttinger Tageblatt, Onay’ı şöyle değerlendiriyor:

“Piyanist sadece olağanüstü teknik ustalığıyla değil, müzikal zekâ ve anlayışın sık rastlanmayan bir bileşimiyle de dinleyiciyi fethediyor. İhtişam, olağanüstü cümleleme, müzikal enerji ve zekâ mükemmel biçimde dengeleniyor.”

Peter Gosse

Yazının Devamını Oku

İstanbul’a şiir yakışır

2.300 yıl boyunca İstanbul’a yazılan şiirleri okumak, şairlerle kol kola şehirde zaman yolculuğuna çıkmak gibi...

Şiir ve İstanbul birbirini çağrıştıran iki kelimedir. Ahmet Bozkurt’un hazırladığı ‘Şiirlerde İstanbul’ yüzyıllar boyunca yazılan şiirlerin kapsamlı bir derlemesi. Resimleyen Selçuk Ören. ‘Sunuş’u Ekrem İmamoğlu yapmış. Önsöz, kitap hakkında bilgi içeriyor:

“Şiirlerde İstanbul, 2300 yıllık bir şiir birikiminin imbikten süzülen özel bir toplamıdır. Şiirlerde İstanbul bir İstanbul şiirleri toplamı olmasından ziyade binlerce yıllık tarihsel, kültürel birikimin en seçkin örneklerinin bir araya getirildiği bir sosyal tarih manzumesidir.”

Şiirlerin toplamını okuduğunuzda birkaç öğe dikkatinizi çekecektir. Yüzyıllar boyu bir şehir nasıl anlatılır, bir şair o şehrin hangi özelliklerini şiirleştirir? Birkaç tarihi bir arada idrak etmiş İstanbul’un değişimi kuşaklar boyu şiirlerde kendini gösterir. Hiç kuşkusuz, şiirlerde bireysel özelliklerin yanı sıra toplumsal panorama da bu şiirlere yansımıştır. Bazı kavramların değişmesinde, etkiler yumağında Batı şiirinin, Divan şiirinin etkilerini gözlemleyebiliriz. Şiirler, her şairin poetikasından da izler taşır. Şairleri değerlendirirken kimilerinin yer aldığı akımlar da okunmalıdır. Divan ve bugünün şiirine epey kaynakta rastladık, halk şiiri bölümü halk şairinin bakış açısındaki farkı da ortaya koymaktadır. Bizans bölümü ise yabancı bir yaklaşımın farkını bize gösterir. 

Şiirlerde İstanbul Ahmet Bozkurt İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları

İlhan Berk ne diyor: “Tarih ondaki kadar başka hangi kentte diridir ve ağır basıyordur? Kısaca İstanbul’u yazmak; geçmişi, şimdiyi, geleceği, böylece biraz da olsa tarihi yazmak demektir.” Kitabın bölüm başlıkları: Antik Bizans Şiirinde İstanbul, Osmanlı Şiirinde İstanbul ve Halk Şiirinde İstanbul... Bu son bölümün şairi Âşık Veysel’in ‘İstanbul’ şiirinden dizeler:

“Edipler şairler yetişmiş sende

Yazının Devamını Oku

‘Bu hafta ne var Hasan?’

Her hafta başında sevgili Hasan Saltık’ı arar, yeni ne çıktı diye sorardım, o da bütün müzik şirketlerini araştırır bana yeni bir uzunçalar ya da CD gönderirdi.

Çarşamba akşamı İhsan Yılmaz’dan gelen bir telefon, yakın bir dostumun ölüm haberini verdi: “Hasan Saltık’ı kaybettik.”

Bazı dostlarım sürekli çalıştıkları, sürekli yarattıkları, projelerin peşinde koştukları için bana ölümsüz gibi gelirler.

Hangi dönem yaşanırsa yaşansın bir gün olsun onun iyimserliğini kaybettiğini, dostlarına yansıttığını görmedim.

Kalan Müzik’i kuran biri bizim müzik tarihimizde yerini almıştır. Yalnız Türkiye’de değil, yurtdışındaki birçok müzik dergilerinde de onun hakkında yazılar çıktı.

Önemli ödüllerden biri olan Prens Claus Vakfı Ödülü’nü aldı, törende ben vardım, bütün dostları da böyle bir günde gelmişler, sevincini paylaşmışlardı.

1. yıl kutlaması için yazmıştım, hepimiz kendimizi 30. kuruluş yıldönümüne hazırlıyorduk.

O, uzun süredir yeni projeler hazırlıyordu.

Yazının Devamını Oku

Görsel dünyada gezintiler

Pandemi nedeniyle geçen yıl aralık ayında çevrimiçi gerçekleştirilen sergi Contemporary İstanbul’un 15’inci edisyonu 1–6 Haziran tarihleri arasında Lütfi Kırdar’da fiziki olarak izleyicileri kabul ediyor.

Bu yıl sadece Türkiye’den sanat galerisi ve kurumların katıldığı fuarda 26 galeride 160 sanatçının yaklaşık 500 eseri sergilenecek.

Siemens Ev Aletleri sponsorluğunda Plugin İstanbul Bölümü ise küratör Esra Özkan’ın seçkisiyle 18 sanatçının yeni medya ve dijital işleri sunulacak.

Akbank Sanat’da Hasan Bülent Kahraman’ın küratörlüğünde Suat Akdemir, Deniz Aktaş, Ansen, Sırma Doruk, Genco Gülan, Seydi Murat Koç, Sıtkı Kösemen, Onur Mansız, Seçkin Pirim, Gülin Hayat Topdemir ve Hande Varsat’ın eserlerinin yer aldığı ‘Olan ve Aşkınlık’ bölümünde bu yapıtları görebilirsiniz.

Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli fuar için ne diyor?

“Bu sene haziran ayında 15. fuarımızı yapacağız ama eylül ayında da 16. Contemporary İstanbul’u normal zamanında gerçekleştireceğiz.

15. fuarımızı daha çok Türkiye’deki çağdaş sanat ortamının baharı olarak konumlandırabiliriz.”

Pandemi önlemleri nedeniyle ziyaretçilere HES kodu kontrolü yapılacak olan fuarda, salonlara aynı anda en fazla 600 kişi alınacak ve gezme süresi 3 saatle sınırlı olacak.

‘SANAT DÜNYAMIZ’DA NELER VAR?

Yazının Devamını Oku

Pazar sabahı ne dinlenebilir... Hikmet Şimşek’in anısına saygıyla

Tatil günü dinleyeceğiniz müziğin diğer günlerden farkı var mı?

Bu sorunun yanıtı neredeyse sonsuzdur.

Önce şöyle diyenler çoğunluktadır: “Her gün sevdiğim müziği, sanatçıları dinleyeceğim. Pazar benim için farklı bir zevk zaman dilimi değil.



Ailenin bütün bireyleri bir kahvaltı masası başında toplandıklarında ortak bir liste yapılabilir mi? Özellikle herkesin üzerinde mutabık kaldığı, beğendiği parçalar nelerdir?

Şimdi bir koşulu yazmanın sırası.

Yazının Devamını Oku