Türkiye'nin 10 Yıllık Siyasi Hafızası Olmaya Aday Bir Kitap

2009-2011 yılları arası TRT’de yayınlanan ‘Medya Müfettişi’ programındaki söyleşiler Serra Karaçam tarafından, 'Nereden Nereye & Kırılma Öncesi Sorular' başlığı altında bir kitap haline getirildi. Serra Karaçam’a kitabını sorduk.

Türkiye'nin 10 Yıllık Siyasi Hafızası Olmaya Aday Bir Kitap

TRT’de yayınlanan Medya Müfettişi programı 2009-2011 yılları arasındaki gündemin nabzını tutan yapımlardan biriydi. Darbe teşebbüsleri, yargı vesayeti, anayasa tartışmaları, Kürt açılımı, tutuklu yargılanan gazeteciler gibi birbirinden farklı pek çok konu söyleşiler üzerinden ele alınmıştı. Programın sunuculuğunu yapan Serra Karaçam, yaklaşık 2 yıllık arşivi iki kapak arasında topladı ve karşımıza Nereden Nereye Kırılma Öncesi Sorular 2009-2011 kitabı çıktı.

Karaçam, kitabında; “Yandaş medya kavramı ile bazı yayın organları ve gazetecilerin yaftalandığı dönemde, kim ne dedi? Hangi isimler bakış açılarını nasıl değiştirdi? Gazetecilik kaç farklı seviyenin işi? Değişmek ayıp mı? Değişim samimi mi? Ülkenin kurumlarında hangi egemen güçler nasıl pozisyon sahibi oldu, sadece asker ve hükümet gerilimi sanılan konularda perde arkasına işaret eden hangi sancıları yaşadık?” sorularını cevaplayarak Türkiye’nin son on yılını anlatıyor. Yakın dönem hafızamızı tazeleyen kitap hakkında kendisine konuşma imkanı bulduk.

Neden, Nereden Nereye-Kırılma Öncesi Sorular?

Ülkemiz her şeyin ters döndüğü, birbirine düşman tarafların dost olduğu, dostların düşman hale geldiği, ulusal çıkarların ekseninin ve dayandığı yerin değiştiği zor dönemler atlattı. Bu noktada savunulan bazı uygulamaların yanlış olduğu anlaşıldı, devlet içinde farklı odakların birbiri ile iletişimi konum değiştirdi. Türkiye’yi bu durumlara mecbur bırakan konjonktür sadece Ak Parti iktidarı dönemlerinde değil, Sayın Başbakan’ın da belirttiği gibi 90’ların sonunda kurulan dünya düzeninde gizli. Bunun son kırılmaları, Türkiye’de İslâmcı olarak tanımlanan bir iktidar ile cemaat olarak bilinen yapıların; ulusal çıkar tayini ve milli kalma bağlamında anlaşamaması üzerine yaşandı. Türkiye’nin fonksiyonel bir müttefik olarak söz dinleyen olarak var olduğu noktadan, düşe kalka büyümeyi seçtiği, kendi unsurları ile bölgeyi dizaynda karar verici olmaya çalıştığı dönemleri gördük. Kitaptaki sorular bu kırılmanın netleşmesinin öncesinde sorulmuş sorulardır. Ve o kırılmayı öngören sorulardır. Bu anlamda içeride ve dışarıda kırılmalar yaşandı. Bu nedenle bu şekilde isimlendirildi.

Iskalayan ve isabet eden öngörüler

Bu konular 2009-2010 yıllarında programında işlendi. O programlarda ne konuşmuştunuz konuklarınla, ne oldu?

O yıllarda, tıpkı 2003’te Ak Parti iktidara geldiğinde olduğu gibi ‘darbe olur mu’ diye konuştuk. Ergenekon davaları ile darbe planlarının gerçekliğini ve bu yargılamalarda hedefin ne kadar darbe planlayıcılar olduğunu konuştuk. Darbe olmadı ama girişimi oldu 2016 Temmuz’da. Yargıda yaşanılan kamplaşmayı konuştuk. 17-25 Aralık’ta yargı darbesinin varacağı son noktayı ve kolluk operasyonu ile ülkenin uluslararası alanda düşürüldüğü durumu gördük. Adaletsiz, şeffaf olmayan yapılara arka çıkılması iddialarını konuştuk, o yapılar deşifre oldu. O yapıların kollanmasının nedenlerini, Cumhuriyet’in kuruluşu ve Türkiye’nin milliyetçi bir devlet olarak konumlandırılışı ile Kürt meselesini konuştuk, açılımları konuştuk. Irak’ı konuştuk. 50 yıl daha anlaşılmaz, dedik. Hala Irak üzerinden hareketlilik sürüyor.

Öngörülerinde haklı çıktılar mı? Bugün nerede duruyorlar?

Öngörülerini ısrarla savunanlar var. Örneğin Kuzey Irak konusu. Türkiye bölgede ancak kuzeydeki yapı üzerinden etkin olabilir bu kartı iyi kullansın diyen Cengiz Çandar dönmedi. Bugün ekranlarda yok. Söylemini siyasete evrilmedi. O gün de açılım dedi bugün de aynı noktada. Etnik siyaset ile bölge sorunu çözülmez, diyerek dönüşüm geçiren milliyetçiler de Erdoğan hükümetine desteğini sürdürüyor. Ermenistan sorunu çözülmeli diyen vardı, bugün Karabağ için dahi Rusya aracılığında çözüm gündemde. Yargı vesayeti olduğunu, hukuk felsefesinin oturmadığını söyleyenlerde haklı çıktı. Bunun dışında ‘kadın doktorlar erkek hastaya bakmaz yakında’ diyenler haklı çıkmadı. ‘Her yer medrese olur’ diyenler haksız çıktı. Bununla birlikte İmam Hatip Liselerinin artması, düz liselerin İmam Hatip binası yapılması gibi şeyler yaşandı.

28 Şubat’ta İmam Hatip binaları düz lise yapılmıştı. Buna karşıydık. Bugün o okullar yeniden dönüşmekte. Bu anlaşılabilir. Fakat 28 Şubat dönemi hâkim zihniyetin yaptığı hataya düşülmemeli. Yoksa bu durum, ‘medrese’ savında bulunan konukları haklı çıkarabilecek bir algı oluşturuyor örneğin.

En büyük sınav yargı vesayetiydi

Kitabının arka kapak yazısında Türkiye’nin sınavları arasında adalet ve yargı konusuna değiniyorsun. İçeriğe baktığımızda 10 yıllardır Türkiye’de bir yargı vesayeti atfı yapıldığını görüyoruz. Bu konularda en çarpıcı tespiti hangi konuğun ne şekilde yapmıştı?

Yargı sistemi sorunlu olunca adalet de sorunlu oluyor. İdari yargı sorunları, bürokrasinin yargıda korunması, yargıçların ideolojik bakışı ve aidiyetleri, güç ile olan ilişkileri sorunludur. İdealistler azdır ya da en azından yüksek yargıda az. Ayrıca Anayasa Mahkemesi hep siyasi olmuştur. Yargıçlarla ilgili Alper Görmüş ve Umur Talu önemli tespitler yaptı. Eski Adalet Bakanı’nın da HSYK üyeleri seçim sistemine dair önemli açıklamaları var. Irak’ta yaşananları, 7 yıl önce Kürt açılımı öğesini de değerlendirerek, konuklarınla sık sık konuşmuş, tartışmışsın.

O günkü öngörüler nereye vardı?

Irak’ın bölünüp bölünmeyeceği konuşuluyordu. Barzani yönetimi ile ilişkilerimiz iyiydi. Böyle giderse iyi olur diyenler haklı çıkacak mı şu an bilmiyoruz. Hala o durum net değil. Cevap için erken. Ancak o günler okunmalı.

2009-2010 yılında ‘darbe olur mu?’ konusunu Ergenekon davaları kapsamında ele aldığınızda, bu davaların yürütülmesinde etkin kadroların yakın olduğu belirtilen bir cenahın, TSK içindeki kolunun darbe girişimini gördük. O dönemki darbe tehditleri tamamen gerçek dışı mıydı? 15 Temmuz’u yapan zihniyet o günlerde neredeydi?

Gerçek dışı değildi. Rus yanlısı TSK mensupları ile ABD yanlısı cemaate yakın unsurlar; darbe davaları ve yargı üzerinden savaştı. 15 Temmuz’u yapan zihniyet, bir taraftan o dönem Rusya’ya yakın diye bilinen Kemalist olduklarını iddia ettikleri askerler ile darbe davaları üzerinden hesaplaşırken diğer taraftan da Atatürkçü olup vatansever askerleri de aynı kategoride etkisizleştirerek itibar suikastına girdiler. Ancak bazı darbe planları da mevcuttu diye düşünüyorum.

Bir kitap çalışman daha var. O neyi anlatıyor ve ne zaman okuyabileceğiz?

O kitap 28 Şubat’ı anlatıyor. Türkiye’nin eğitimi siyasi kullanması, tek tip yetiştirme eğilimleri gibi konuların, İmama Hatip Lisesi mezunu bir nesle ki meslek lisesi çıkışlı öğrencilere de, neler yaptığını anlatıyor. Bununla birlikte İmam Hatip Liseleri’ni tercih eden 28 Şubat dönemi mezunu öğrencilerin aile köklerini, bu tercihlerin ardındaki hikâyeleri, ailelerin siyasi duruşunu anlatıyor. Tabii 20 yılda hayatların nereye evrildiğini, nasıl tercihlere zorlandıklarını anlatıyor. Bugün Türkiye’de hâkim siyasetin o dönem üzerinden nasıl şekillendiğini anlamak istemeyen ve hala ‘bunları keseceksin’ diyenlere çok şey anlatıyor. Bu deneyimi yaşayan öğrenciler bugünün siyasetine nasıl bakıyor? Soğukkanlılıklarını, adalet duygularını korudular mı, korkularını aştılar mı, minnet duyguları, duygu dünyalarını anlatıyor.

Televizyondan dergiciliğe

Tv moderatörlüğünün ardından şimdi dergi genel yayın yönetmenliği yapıyorsun. Hangisi daha iyi hissettirdi?

Birbirini besleyen işler. Kitaplar çok özel bir alan. Görüntü ve ses yok. Metin var.

Tekrar televizyona dönüş olur mu? Şu ana kadar hep dergin için kitap tanıtımları yaptın. Şimdi senin kitabın, hazırladığın dergide tanıtılıyor. Ne hissettin?

Mecranın yazılı veya görsel olması fark etmez. Farklı fikirleri aktarmaya imkân veren, soru soran gazetecilik önemli. Kitabı hazırlarken bir süre önce yaptığımız gazeteciliğin, o dönem hangi kuşları niye ürküttüğünü daha iyi anladım… Kitabımla ilgili röportaja cevap vermek ise keyifli. Kitap aslında uzun bir süre önce hazırdı. Basılması şimdi nasip oldu.

Çok sayıda kitap dergisi var. Kitabın Ortası’nı diğerlerinden ayıran nedir? İçeriği, farkı? Satılmayan ama kurumlarda çıkarılan diğer dergilerin arasından sıyrılmak kolay mı? Neden?

Satışa çıkmadan ve o rekabette yer almadan kolay mı bilemem. Şu an dergimiz ücretsiz. Amacı kitap okunurluğunu teşvik etmek. Her yayıncı kendi tarzına göre farklı bir içerik sunar. Benimki de ben ve çalıştığım ekibin, genel zenginliğe bir katkısı. Her bir yayın ayrı bir zenginlik zaten.

Deniz Ersoy, “Nereden Nereye”, Bilimevi Kitabın Ortası dergisi, Kasım 2017, Sayı 8.

Yayın Tarihi: 04 Haziran 2018 Pazartesi 14:41 Güncelleme Tarihi: 05 Haziran 2018, 13:10
banner25
YORUM EKLE

banner26