"CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIK DEĞERLERİ TESCİL EDİLMELİ"

Çok uzunca bir süreden beri Türkiye’de tarihsel yapıların tahrip edilmesi ya da tümüyle yok edilmesi olgusu yakınma konusudur. Özellikle de son zamanlarda İstanbul’da izlenmekte olan özelleştirme ve dönüşüm politikaları ile bu doğrultudaki kimi uygulamalar doğal ve kültürel varlıkları tehdit ediyor. Bu arada, UNESKO’nun bu kapsamda İstanbul’a ilişkin inceleme ve izlemeleri sürüyor. Gidişe bakılırsa. UNESKO’nun Dünya Mİras Listesi’nde yer alan İstanbul’un “Tehdit Altındaki Kültürel Miras” listesine alınması beklenebilir.

Tehdit yalnızca tarihsel ve doğal mirasla sınırlı değil; Cumhuriyet dönemi mimarlık mirasımız da kentlerde, çoğu kez bol keseden sağlanan yeni mimar avantajları ve rant hırsıyla yok edilme tehdidi altında.

Cumhuriyet Dönemi mimarlığımız genelde korumasız. Kültür ve Tabiatı Varlıklarını Koruma Kurulları, Cumhuriyet Dönemi yapılarının korunması doğrultusunda, daha önceki dönemlere ait tarihsel yapılarda olduğu kadar duyarlı davranmıyorlar. Bunu, kurulların bir duyarsızlığı olarak ortaya koymadığımı hemen belirtmeliyim.  Tarihsel değeri olan yapıların korunması konusunda karar vermenin, yenilere oranla daha kolay olduğu, daha az tartışmaya neden olacağı açıktır. Ne var ki yalnızca çok eskileri gözetmenin, “yalnızca, eski olan değerlidir, yalnızca onların korunması gerekir” şeklinde bir yargıya yol açması tehlikesi vardır. Yeni yapıtların eleştiri süzgecinden geçirilip değerlendirilmesiyle, korunması gerekenlerin saptanmasının güç bir süreç olduğu biliniyor; ancak güçlük, bu işlemin yapılması konusunda bir engel oluşturmamalıdır. Aksi halde, imar durumlarının sürekli değiştirilmesi kentsel alanlarda yoğunlukların ve kat yüksekliklerinin artırılması salgını karşısında, Cumhuriyet Dönemi mimarlık değerlerinin korunması karunmaya değer yapıları birbiri ardından yok olacaktır. Bu durumda, tutarlı mimarlık örnekleri bırakmaktan yoksun kalacağız.

Son zamanlarda kimi entellerin “Cumhuriyet”e vurma modası kapsamında, “Cumhuriyet Döneminde Türk Mimarlığı iyi hiçbir şey üretmemiştir” yolunda bir söylemin yaygınlaştırılmaya çalışıldığına tanık oluyoruz. Şimdilik basit çıkışlar boyutunda olan bu savlar ileride yaygın bir kampanya dönüşürse şaşırmayalım.

Aydınlarımız bile ne yazık ki, yalnızca toplumun belleğinde yer etmiş tarihsel yapıtların farkındadırlar, yenilerin yıkılmasına hemen razı olabiliyorlar, hatta yıkımı kendileri önerebiliyorlar. İşte, İstanbul ve Ankara Atatürk Kültür Merkezleri’nin yıkılması da yine aynı anlayışla önerebiliniyor.

Cumhuriyet Dönemi mimarlık değerlerini yitirmek istemiyorsak yapılacak iş, 1920’lerden bugüne uzanan dönemin önemli sayılabilecek yapılarını bir an önce, kurullar aracılığıyla sistemli bir şekilde saptayıp değerlendirmek ve uygun görünenleri kültür varlığı ilan ederek koruma kapsamına almaktır. Bu işin disiplinler arası ciddi bir uzmanlık katkısı gerektireceği açıkır. Bu işlem ciddi ve sistemli bir şekilde yapılmadığı sürece, 1920’lerden bugüne yapılmış, mimarlık değeri olan pek çok yapı buldozer tahdidiyle karşı karşıya kalacaktır.

Doğan Hasol

Konuyu Paylaş! Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş