ISTANBUL imsak 05:04
Nazan Bekiroğlu

Kültür Yazarlar Nazan Bekiroğlu

“Siyahlar giymiş keşiş”

Anton Pavloviç Çehov “Siyahlar Giymiş Keşiş” hikâyesinde deliren bir kahramanı tahlil eder.

Kendisi de bir doktor olan realist yazarın vardığı sonucun akılcılıktan yana olduğunu söylemek mümkün. Ancak büyük eserler bazen yazarına rağmen var olurlar, onun işaret etmek istediğinin dışına taşarlar. “Siyahlar Giymiş Keşiş” hikâyesinin katmanlı yapısının bize, yazarın işaret ettiği sonuç haricinde bambaşka bir sonuç verebileceğini de düşünüyorum. Bu yazı o düşüncenin eseri.

    Parlak bir âlim olan Kovrin, efsaneye göre bin yıl önce yaşamış bir keşişin görüntüsünü görmeye ve onunla konuşmaya başladıktan sonra ruh sağlığı bozulur. Hikâyede bir yandan Kovrin’in dışarıdan nasıl göründüğünü seyrederken bir yandan da onun içini izleriz. İkisi arasında fark vardır. Dışarıdan bakınca delirmiş biridir o fakat içindeki macera apayrıdır.

    Söz konusu efsaneye göre bundan bin yıl önce, siyahlar giymiş bir keşiş çölde yürürken birkaç mil ötedeki balıkçılar onun su üzerinde yürüyen görüntüsüyle karşılaşırlar. Dahası keşişin görüntüsü aynı anda dünyanın farklı yerlerinde de görünmüştür. Her şeyi fizikselliğin alanına indirgemek, ona gerçekçi bir cevap yetiştirmek isteyen koşullandırılmış aklın yorumuna bakılırsa balıkçılara görünen, keşişin görüntüsünü bulunduğu yerden uzaklara taşıyan optik yansımanın sonucunda oluşan bir seraptır. Dahası bu seraptan bir serap daha çıkmış, ondan bir tane daha, öyle ki siyahlar giymiş keşişin gölgesi atmosferin tabakalarının birinden öbürüne yansıyarak çoğaldıkça çoğalmış, farklı yerlerde görünmüş, sonunda dünyamızın atmosferinden çıkmış, şimdi de yitip gideceği koşullara bir türlü düşmeden evrende dolanıp durmaktadır.

    Olağanüstüyü bile bilimin yasaları ile izah edebildiği sürece kayda değer bulan bu yorum kerametin de mucizenin de önünü kapar. Öyle ki tatlı bir akşamüzeri, dalgalanan bir çavdar tarlasında siyahlar giymiş keşişle karşılaşan Kovrin’in, şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra sarf ettiği ilk cümle şu olur: “Efsane gerçekmiş meğer!” Kovrin’in “deliliği” tam da burada başlar. Ne zaman ki keşiş bir görüntü olmaktan çıkarak kahraman ile defalarca konuşmuştur o zaman efsane bozulmuş ve olağanüstülüğü optik yanılma ile izah eden bilimsel akla göre delilik başlamıştır. O akıl, efsaneyi kabul etmekte bir beis görmemiştir de Kovrin akşam yemeğinde keşişle konuşmaya başladığında onun deliliğine hükmetmiştir.

    Keşişin Kovrin üzerindeki asıl etkisi ona deha ile delilik arasındaki ince çizgiyi göstermesidir. Buna göre Kovrin, Tanrı’nın sevgili kulu denilen sayıları çok az o insanlardan biridir. Sürüden ayrılarak üstün insanlar arasına girmiştir. Deliliğe çok yakın duran bu insanlar sonsuz gerçeğe hizmet ederler ve insanlığı parlak geleceğine bin yıl evvel vardıracaklardır. Aksi takdirde insanlık hiç değişmeyecek, yerinde sayacaktır. Gerçek habercileri, ozanlar, yüce bir düşünce uğruna acı çekenler hep böyleleri arasından çıkmıştır. Oysa iyi yürekli akrabalar ile doktorlar “delileri” coşkunluklarından, esinlerinden kurtarmaya çalışırlar biteviye.

    Aynı şey Kovrin’in başına da gelir. Karısının ve kayınpederinin zorlamasıyla tedavi olur, “iyileşir”. Ama pahalı bir bedel ödemiştir. Güzelim çiçekleri hiç görmeden, ağaçların fısıltısını işitmeden yaşamaktadır artık, keşiş de yok olmuştur. İsyanı gecikmez: “Büyük kötülük ettiniz bana. Hayal görüyordum, kime ne zararı vardı bunun? Sorarım size: Kime?” Eski halini özler fakat artık geri dönüş mümkün değildir. Üstelik kötü ve zararlı birine dönüşür. Bütünüyle çirkindir ve kendisi de farkındadır bunun. Oysa Kovrin az zaman evvel “Kutlayın beni, delirdim.” demiş biridir.

    Neticede Kovrin, gördüklerinin kurbanı olmuştur, masum. Karısı ise hayatı mahvolmuş bir halde lânetler yağdırmaktadır ona: “Allah belânı versin. Olağanüstü bir insan, bir dâhi sandım seni, sevdim, bir deliymişsin meğer.” O da masum. Ne yapacağız şimdi? Demem o ki paralel aynaların arasına düşen görüntünün, bu sarmalın sonu yok. Ne fizik ne akıl ne mantık, hiçbir şey bizi bir şeye ikna edemez.

03 Kasım 2013, Pazar
YASAL UYARI:Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Feza Gazetecilik’e aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazı sadece zaman gazetesi tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.
yazarHakkinda.